0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
66
Okunma
(İbn Arabî ve Gazâlî çizgisinde)
"Elestü bi-Rabbikum?" dedi Kudret,
Ve biz, cevapsız kalmadık ezelde:
“Evet, Rabbimizsin!” dedik,
Ne ten vardı, ne zaman,
Sadece Sen vardın ve biz,
Sende bir sır, sende bir niyaz.
Henüz levh yazılmamış, kalem susmuştu,
Ve arş, secdede bekliyordu adını.
Biz bir nefesin izinde ruh olduk,
Varlık yokluk arasında bir "ol" emriydik.
Seninle vardık, seninle yoktuk,
Zâtına perde olmazdı nurun.
Benliğin utandığı yerde bizliğe erdik,
Ve aşk, henüz hicran giymemişti.
Lâhût’tan süzüldü hakikatin ışığı,
Biz onunla görmeyi öğrendik,
Ama göz yoktu o anda;
Sadece kalbin gör dediğiyle gördük.
Gazâlî der ki:
“Marifet, Hakk’ı kendiyle bilmektir,”
İşte o elest meclisi,
Bize aynadaki vuslatı öğretendi.
İbn Arabî der ki:
“Ondan başka mevcut yoktur,
Sen, sen sanırsın; oysa o’dur her zerren.”
Biz işte o zerrede bizim Rabbimiz sensin dedik
Ve dağıldık cihanın her noktasına.
Şimdi tekrar arıyoruz o sesi:
"Elestü bi-Rabbikum?"
Dünya bize perde,
Nefis bize engel,
Ama ruh bilir yönünü.
Secdeyle arınır kalp,
Aşk ile yanar benlik,
Ve her yanış bir hatırlayıştır:
"Ben ezelde seninleydim."
Bilmeyene anlatılmaz bu,
Zira bu sır ne lisanda ne kalemdedir.
Bu bir hâl, bir hakikat, bir yakîn hâlidir,
Her suskunluk bir ikrardır:
“Evet, Sen Rabbimsin.”
Ey kul, unutma:
Ezelde ne dedinse,
Amelindir onun tefsiri.
Ve ey ben,
Sana düşen bu çağda bir tek iş:
Ezeli cevabına sadakatle yaşamaktır.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ / LARDES SYMPRA
(26 Temmuz 2025)
5.0
100% (1)