3
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
342
Okunma
Sözlerin tökezlediği bir noktadayım!
Hangi kelimeyi kullansam sinkaf kokacak.
İnsanın zaafını kullanmaya
Hele o zaaf sevgiyse
ve bunu istismar edenler yok olsun!
Şiir’in açıklaması
‘’Ah sönen ışıkların arkasına sığınan yaldız!
Ne yaparsan yap parıldıyorsun
Örttüğün kusurun gece raksından
Gündüze nispet yalpalıyorsun!’’
İlahiyat fakültesinde eğitim görevlisi ‘’Zevat’’ tan bahsediliyor. Bu gibi insanlar gerçek yüzlerini göstermezler. Işıklar kapalı olduğunda yaldız gibi parıldamaya devam eder ki istismarına av arar… Gecenin örttüğü kusurlar er veya geç ortaya çıkar ve çıktıkça sarhoş gibi yalpalar, tutarsızlıkları da ayan beyan dökülür ortaya…
//
‘’Tiksinir içimde kocaman boşluk
Tutuklu fikrimden akar mayhoşluk
Ey kitapların yorgun kurdu
Şerhlerin mihenk taşı
Pektoris ağrıma deva simyacı
Kaç atım saydın dündün bugüne?
Azap çizelgesinden habersiz
Aşk cetvelleri döktün önüme!
Ben Aşk’ı bilmem ki!
Yunus ’da değilim girmem tekkeye
Bacım Sultan dedikleri sadece zevce!’’
İçini dolduramadığım değerlerim vardı. Hepsi hayal kırıklığı ve hepsi bir boşluk.
Fikirlerim in tadı ne kadar mayhoş olsa da sana karşı tutuklanmıştım.
Davranışlarının tutarsızlığını ağır kitaplar okumana veriyordum
Açtığın mealleri mihenk taşı sayıyordum.
Oysa kalp ağrıma iyi gelen değildin
Sen demiri altın gösteren simyacıydın
Sözde kalp atışlarımı sayıyordun sahi mi?
Beni azap çizelgesinde sürüklerken
Aşk cetvellerini önüme sürüyordun.
Aşkı bilmezdim ki
Oysa hakiki aşk ehli Nasıl sevmişti
Kendine göre sadece zevceydi
Ama Yunus’a göre eşti eşitti
Ortaktı zevceden öte her şeydi!
//
‘’Ey şiirlerimin kırgın avazı
Göklerden gelen şanın
Görünmeyen mevtası
İmgelerime düşen akın
Karalanmış sevdası…
Ektiğim rüzgarlardan
Fırtına biriktiren similüsün bozuk poryası!
Dönen vaktin girdabındayım
Hayalleri yıkık viran bir ülkeyim şimdi
Ülküsünden uzak bir seyrin arifesinde
Vedanın hiçliğini yaşatan zevat!
Yaşattığını yaşarsın
Unutma budur hayat!’’
‘’Kırılan avazlarım bedduaya eştir ki sen beni İlahiyat kisvesiyle kandırdın.
Bir bak sen görünmeyen ölüsün benliğimde…
Sen karalanmış üstüne zift çekilmiş sevdasın artık…
Ben ektim rüzgarları fırtınayı biçiyorum…
Simülüsün yağmura dönüşen bozuk tekerinden girdaplar üretiyor
Ülkümden uzaklaşıp yağmurları bekliyorum…
Yaşattığını yaşayacaksın sana son sözüm budur zevat!
//
‘’Bir Senâ geçti sessizce
Tutmadınız ellerinden
Sadece sevgi dilenmişti
Gelinlik hevesinde gencecik bir kızdı
Kefen dahi sararken onu
Kim bilir ne çok titremiş
Ne çok ürpermişti…’’
Sena gibi niceleri var aramızda. Görmüyor takmıyoruz, belki de dalga bile geçiyoruz.
Sadece sevgiye hasret bir yüreği görmemek utanç verici değil mi?
Görmek için, üzülmek için kaybetmemiz mi gerek?
bu şiirden farklı anlamlar çıkarılmasın diye açıklama ihtiyacı duydum. Sürçü lisan ettiysek affola…
Ah sönen ışıkların arkasına sığınan yaldız!
Ne yaparsan yap parıldıyorsun
Örttüğün kusurun gece raksından
Gündüze nispet yalpalıyorsun!
//
Tiksinir içimde kocaman boşluk
Tutuklu fikrimden akar mayhoşluk
Ey kitapların yorgun kurdu
Şerhlerin mihenk taşı
Pektoris ağrıma deva simyacı
Kaç atım saydın dündün bugüne?
Azap çizelgesinden habersiz
Aşk cetvelleri döktün önüme!
Ben Aşk’ı bilmem ki!
Yunus ’da değilim girmem tekkeye
Bacım Sultan dedikleri sadece zevce!
//
Ey şiirlerimin kırgın avazı
Göklerden gelen şanın
Görünmeyen mevtası
İmgelerime düşen akın
Karalanmış sevdası…
Ektiğim rüzgarlardan
Fırtına biriktiren similüsün bozuk poryası!
Dönen vaktin girdabındayım
Hayalleri yıkık viran bir ülkeyim şimdi
Ülküsünden uzak bir seyrin arifesinde
Vedanın hiçliğini yaşatan zevat!
Yaşattığını yaşarsın
Unutma budur hayat!
//
Bir Senâ geçti sessizce
Tutmadınız ellerinden
Sadece sevgi dilenmişti
Gelinlik hevesinde gencecik bir kızdı
Kefen dahi sararken onu
Kim bilir ne çok titremiş
Ne çok ürpermişti…