10
Yorum
36
Beğeni
5,0
Puan
633
Okunma

Gözlerinin şavkını görünce var olurum sandım
Meğer santim santim yok olmakmış sende
Tütün kokan ovaların
yorgun çiçeği
Pamuk tarlasında ki ırgat kızların boncuk boncuk teri
avuçlarımın içinde ki yoksulluğun ince nazlı sızısı
gözümün önünde ki kehribarın ürkek ateşi
İrin ve kan kokan toprakların
barış güvercini
Sen gidince
gölgen bile dönüp bakmadı ardına
Gökyüzünün dağlar ile kesiştiği noktada
İçimin heybetli
kadim surları inleten ağıt sesi yıktı Mezopotamya’nın kalbini
bütün göçükler üstüme devrildi
bir sen kaldın benden geriye moloz yığınlarının üstünde
Yorgun sabahlar
Solgun kardelenler
Hüznünü saklayan geceler
Ellerimde kök salmış
dokunuşların çürümeden
dön n’olur geriye
bak şehir usul usul taşınıyor gözlerimden
Sırtımın kemiğine yol yapmış
aklımın kaldırımında biriken
hezeyanlar
Suya okunan dualar
ufalanır yosun bağlamış taşlarda
Kıvrılmış dilimin ucunda kekelediğim ismin yankılanır
İncir ağacının yapraklarında
Henüz şiirin mayası ile pişmemiş iken yürekler
Yağmur yüklü bulutun bağrına değmemişken türküler
Eskimiş mısraların kaburgasından silinmemiş iken sevdalar
gün aralarına ekilen çığlık dolu vakitlerde
Sessiz harflerle konuşurdu
Çınar gövdesine kazıdığımız baş harfler
“Gelen insanda çoğalırda
giden nasıl azalır bilemedim”
Kalu beladan beri Dicle böylesi ç’ağlamadı bir gidişin ayak gizinde
Karacadağ beşik gibi sallanmadı
toynakları kırık yılkı atlarının iz sürüşünde
Şarktan garba kulaklar uğulduyor
İsrafilin kıyamet ezgisinde
Gülüşleri parıltılı çocukların yüzleri nasıl matlaştı heyhat !
Bir mahşer ki anneler hıçkırıksız ağlar
Bebeklerinden yoksun oluk oluk süt yerine kan akar
dolup taşan memelerinden
Ey benim kavline sadık olmayan yarim
Gönlümün mihrini katran karası gecelere bürüyenim
Ruhumu hüzün kervanının heybesinde bırakanım
yaslı gözlerimde ki gam kalbimde derinden sızlayan ince nağmeler senin eserin
Köz köz bozkır kokuyorum şimdi
Savrulan göçmen kuşlarının kanatlarında
Dizlerimin bağı çözüldü
Kalmadı bakışlarıma mıhlanan kuzgunlara anlatacak yarım hikayem
Dalgın bakışlarımın sokaklarında
Değişmiyor hiç bir şey
Canım yandıkça ve izledikçe
Anladım ki mumun erimesine benziyor zaman
bilirim ki bütün kainat senin rengin
sesin küflü gecelerin koynunda sancılanan
gittikçe kısalan günlerin sabahında
matemli gün doğuşu
Ve en çok zikir yakışıyor kuşların ağzına
Ya Hak !
Ya merhamet !
Nasılda titriyor Arş-ı Âlâ küçük ağızlarının haykırışında
Ben ölmedim dedikçe
kurumuş karanfili inatla taşıyor karıncalar
benzi soluk üryan bedenimin üstüne
“Bilirim ki ölüm seni unutmaktan önce çalacak kapımı”
Fırat Yetiş
Mersin
5.0
100% (11)