6
Yorum
34
Beğeni
5,0
Puan
361
Okunma

Sensizlik dünyanın en derin boşluğu..
Lina!
Rüzgâra diz çöktüren dağların en kırılmaz sırrı!
Göç yollarındaki kervanların
son sığınağı,
yitik uygarlığın yaşayan tek varisi…
Gitme!
Bir çiçeğin suya kavuşması gibi
yavaşça ve tereddütsüz dokun sensiz gölgeleşen içime.
Öyle dokun ki
yokluk titresin,
varlık bereketlenip gürlesin.
Omuzlarıma çöken sensizliğin, kederin, kemikten yapılmış ağırlığı kalksın.
Öyle dokun ki Lina’m,
çatlayan göğsümün iç duvarı kendini yeniden inşa etsin.
Avuçlarımda kurumuş incir dallarına asılı dualarım
arş-ı alaya ulaşsın.
Susma Lina’m!
Gönül gizim,
aşk mabedim…
Sen susunca
bulutlar yönünü kaybeder,
gök gürler ama yıldırımlar yere inmekten korkar.
Sen susunca
uçurumlar ağzını kapatır;
lakin çığlıklar kalbimin tam ortasında parçalanır.
Susma Lina’m!
Şah damarım,
bütün yollarımın çıktığı menzilim…
Sen susunca
zaman sahipsiz bir yetime döner
ve alnıma yazılan kader yarım yamalak kalır.
Sen susunca
dudaklarıma değmeden bütün cümleler
boğazımda, paslı bir bıçağın durmadan kanayan yara izine dönüşür.
Susma Lina’m!
Ömrümün ince teli,
yüreğimin güvercinlerce korunan sığınağı…
Sen susunca
hüzün elimde tesbih olur,
sabır telaşın yurduna sürgün olur.
Kapılar kapanır,
pencereler kırılır,
çiçekler solar,
kuşlar kanatlarını toplar,
hafızaları silinir,
gayrı uçmayı kendine zul olarak görür.
Gitme Lina’m!
Nefesimin en sıcak harfi,
ilk ve tek yeminim…
Gidersen
Fırat ağıt yakar,
bağrında akan su serinliğini unutur.
Kalbimde mahşer toplanır,
ölüler bile durmadan gözyaşını damıtır.
Çöle kıyamet sızar,
kumlarını rüzgarsız göğe savurur.
Vadiler çekilir,
sokaklar körleşir,
medeniyetler küle dönüşür.
Kadim surlar bile artık taşlarını tanıyamaz olur.
Gitme Lina’m!
Yıkılmayan şehrim,
varlığımın tek hatırası…
Gidersen
mabetler sessizleşir,
diz çöker sabahın nuru,
yolunu kaybetmiş bir tufan olur hayat.
Güneş ışığını keser,
gündüzün ortasına kara mühür basılır,
sular yanar,
ateş donar,
rahmet kapıları zincirlenir.
Asırların kırık kaburgasından kan sızar,
ve
yetim kalan bütün kız çocukları
babasızlığını benden bilir,
göğsümü küçücük elleri ile parçalayıp
bütün günahların hesabını bana sorar.
Dicle’nin taşkın öfkesinde ç’ağlayan kırılmaz yemin,
kadim rivayetin yüzyıllar sonra gerçekleştirdiği eşsiz mucize,
küllere dönmüş ömrümün künyesi,
kışın soğuğunu kıran baharın ilk soluğu…
Eğil yüzüme,
karanlığın rahmine düşen tek aydınlık sensin.
Zamanın iliklerine kadar çökmüş
yorgunluğumu dağıt sıcacık nefesinle.
Sür kirpiklerinin karasını yüzüme;
içimdeki bütün savaşan ordular diz çöksün.
Sür gözlerindeki yılkı atlarını yüreğime;
çırpınsın özgürlük,
içimdeki esaret parçalanıp dağılsın.
Ah Lina’m!
İlk kelamım, son hecem,
bitmeyen, hiç bitmeyecek acı hikayem…
Allah şahit!
Olur da dönersen,
bütün şiirlerimi en baştan, sadece senin için, yazacağım yeniden..
Fırat Yetiş
Ankara
5.0
100% (9)