9
Yorum
33
Beğeni
4,8
Puan
575
Okunma

Sanki geçen her an içimi eşeleyen kürek darbesi..
Yalnızlık, kimsenin oturmadığı sandalye boşluğudur
ve hep aynı yerde durur
Yoktur silüeti sureti
Kah üşüyen kaldırım taşlarının
kimsesizliği
Kah sabahın griliği
anılara dolu dizgin koşarken
bir çift gözün buğusunda görünür bedensiz sancılı gölgesi
Kapısı hep açık
soğuk odayı gösteren karanlık
zamanla yarışan saat
suyu kayıp
sade izi olan çöl
Kendinden kendine
hep aynı ayak g’izine çıkan yürüyüş gibidir yalnızlık
Kapı eşikleri suskun
pencereler telaşsız
Odama süzülen gün ışığı bile yorgun
kaç zamandır adım dillenmez dudaklarda
boş bakışlarımın anlamsız döngüsünde
gölgeler çekti kendini bütün eşyalardan
Ve sesler infilak etti
tek kişilik yemek masasında bekleyen
çatal kaşıkların yankısında
sarılmalar eksildi bedenimden
Kırgınlaştı ve keskinleşti ruhum
baktıkça beni çoğaltmaz aynalar
yalnızlığımda konuşmaz benimle
Ben tavana bakarım
el sallarım
beni silen vedalara
istasyon banklarına düdüğünden hüzün makamında melodiler yükselen trene
O ise perdenin kıpırtısında ki yerinden sessizce kalbime akar
neler düşündüğüm
hiç ama hiç umrunda olmadan
Yalnızlık , eskiyen çayın çığlığında
kenarı kırık fincanda bir dudak payı kadar yerdir
En kuytu ıssız bahçenin
saklambaç oynanılan ağaç arkalarına benzer
çocuklar bile sobelenmez buralarda
Kelimeleri silik nemli çekmece içinde solan mektup
Radyonun kalbinde unutulmuş eski şarkı
yanında sana dokunmayan sevgili
kıpırdamayan rüzgar
Bomboş liman
Üstü tozlu portre
göz altına damlayan yaşların yüreğidir yalnızlık
Merhabalar eksik
hikayeler ustura ağzı
omzuma çarpan özlem
düşer göğüs kafesimden içeri
ve ben yaralar alırım hatırlanmayan unutulmuş
pencere pervazında
bugün de cümleler bir bir uçtu dimağımdan sessiz harflerle
Ki ben susunca ne kaybeder ki dünya
Zaten bir kitabın sayfaları arasında kurumuş gül gibiyim
ayraç niyetine kullanılan
kahkahaların molasında ki boşluk
koyu sohbetlerin deminde sisti büzülen dudak kıvrımım
Hep utangaç
ve odalarca korkak
İçimde ki mutluluk bana bakardı
dizlerinde kan
avuçlarında hazan
hayalleri durmaksızın mum gibi eriyerek
Kutlanmayan doğum günlerim birer birer düşüyor takvim yapraklarından
Artık hiç yere geç kalma telaşı taşımıyor yorgun adımlarım
Anlaşılmak için hırpalanmıyor ağzımdan dökülen nikotin kokulu kelamlarım
Herkes vakti geldiğinde
gider
yağmur damlaları misali
yarısını üstüme usul usul sindirerek
geçte olsa anladım
Ah benim yerini yurdunu şaşırmayan
Ahde vefası bitmez
sade yalnızlığımdır
hayat yolculuğunda
bana bâki miras kalan
Fırat Yetiş
Mersin
5.0
91% (10)
3.0
9% (1)