0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
99
Okunma
Sabah güneşi yavaşça kır bahçesinin üzerine doğarken, doğa yeni güne uyanıyordu. Çiçekler uykularından silkelenmiş, kuşlar sabah ezgilerine başlamıştı. Sessizlik içinde oturan bir gözlemci, bu tablonun en sessiz tanığıydı.
Tam o sırada gökyüzünde bir hareket belirdi. Masmavi kanatlara sahip zarif bir varlık süzülerek çiçekten çiçeğe konuyordu. Kanatları bir kelebeği andırıyor, ama hâliyle bir meleği çağrıştırıyordu. Göz kamaştırıcıydı. Dünya halinden o kadar uzaktı ki, sanki gökyüzünden yeryüzüne düşmüş bir masaldı. Narinliği, asaleti ve doğaya duyduğu saygı gözle görülür gibiydi. Her hareketinde bir nezaket, her adımında bir şiir gizliydi.
Bir gülün yanına gelip elini uzattı. Onu koparmaya değil, sadece koklamaya geldiği belliydi. Doğaya zarar vermeden, sadece onunla bütünleşmeyi seçmişti. Ardından bir çeşmenin başına geldi. Eğildi, suya dokunacak gibi oldu… derken ince bir ses yankılandı bahçede:
— “Mavi, neredesin kızım?”
Gizemli varlık, bir çocuğun suretine bürünüverdi. Mavi adında bir kız çocuğu, ailesiyle pikniğe gelmişti. Ancak doğanın büyüsüne kapılıp onlardan uzaklaştığını fark etmemişti. O anda anlaşıldı ki az önce izlenen şey, bir çocuğun özgürce doğada kaybolduğu andaki saf hayal gücünden başka bir şey değildi.
Mavi, annesinin sesine dönüp yürümeye başladı. Onunla birlikte, az önceki mavi kelebek de kayboldu. Belki hiçbir zaman gerçekten var olmamıştı, belki de Mavi’nin hayalindeki bir yansımaydı. Ama o sabah, bir kır bahçesinde bir masal yaşanmıştı.
Ve "Mavi’nin Masalı" böylece yazılmıştı.
Güneşin doğuşunu izliyordum,
Bir kır bahçesinin sessiz sabahında.
Bir çift kanat dokundu gözlerime—
Masmavi,
Süzülüyordu semada,
Bir çiçekten diğerine konarak.
Asaleti okunuyordu duruşunda,
Dünya hâline öylesine uzaktı ki,
Sanki sihirli bir pelerin giymiş,
Geçtiği yerlere huzur serpiştiriyordu.
Bakamıyordum başka bir yana,
Narin ve güzel…
İhtişamla doğaya bırakmış kendini.
Cıvıl cıvıldı, neşeliydi,
Hayatla bütünleşmiş gülücükler dağıtıyordu.
“Melek mi, insan mı?” dedim içimden.
Bir gülün yanına geldi sonra,
Elini uzattı,
Ama kıyamadı koparmaya.
Yalnızca kokladı içine…
Ve uzaklaştı yeniden.
Bir çeşme buldu yol üstünde,
Eğildi, biraz su içecekti ki—
İncecik bir ses yankılandı uzaktan:
“Mavi, neredesin kızım?”
Annesiydi seslenen…
Pikniğe gelmişlerdi ailesiyle.
Ama o,
Çiçeklerin büyüsüne kapılıp
Uzaklaşmıştı fark etmeden.
Ve mavi kelebek,
Tıpkı geldiği gibi,
Usulca kayboldu sonra…
Erkan ŞEREMET