3
Yorum
24
Beğeni
4,8
Puan
210
Okunma
bildiğimiz unuttuğumuzdan ibaret
bilmediğimizse
ayıplarımızın üstünü örtemediğimiz…
tavşan kaçar, tazı kovalar
günah her dinde günah aşk sevaptır her dilde
keşke aklımızın en saf haliyle
tutunabilseydik sevgi sözcüğüne
hep özleriz çocukluğumuzu
annemizin özdeyişleri kulaklarımızda
büyüdüğümüz kadar küçülürüz bazen
bazen o kadar havadadır ki burnumuz
farkında değilizdir varlığımızın
bir kibrit çöpü eczasıyla buluşur
tüneğini terk eder
ihtişam kafesindeki kuşlar
bal yapacak arı kovanını bulur
saksılar var olmadan önce de vardı çiçekler
biz çizdik sınırımızı,
biz saklayamadık sırrımızı! biz, biz insanlar
hiçbir şeyi öğrenmeden kara çalmayı öğrendik
her şey sanıp alkışı ve ihtişamı geldiğimiz yeri unuttuk
dağların sisine, bacaların isine kafa yorduk
sel baskınları, ateşin düştüğü yeri yakışı, ve zelzeleler…
kişiliğimizi adam olmuşluğumuzu tatmin adına
hak hukuk adalet ve dahi sanat diyerek
sığındık ucu açık uçkuru kaçık sözcüklere
ve kibrimize meze ettik iç acıtan her söylemi
ahhh
keşke herkes adabına vakıf olsaydı şarabın
boş yere koparılmazdı tefeğinden ham divlekler
ağırmış ya taş yerinde hani…
ettiğini çekermiş ya hep insan
haklı isyana eyvallah
ama haksızı da hakka havale etmeli…!!
yaralı bir dildir yalnızlığımız!!
borçlusuyuz
yaşamak denilen bilinmezliğin
nefesimizi haraca keserken yitiklerimiz
sisli sabahlarımıza mührünü vurur
gam notalı bir türkünün sözleri
bila bir tarihtedir acılarımızın kaydı
o yüzdendir ki
hep penceremizdedir yalnızlığın kuşları
kimse dokunulmaz
kimse baki değildir hiçbir mevsimde
velhasıl
illaki hak eden hak ettiğini yaşayacaktır…