aşkın gölgesi uzanan sokakları desenli kilime dokur yoksulluğumuzu kaldırımlarında avare dolaşılır rüzgarın tenine dokunan, ıslığımız mızıka çalıyor
surların tepesinde kartpostal kusursuzluğu manzaran gün batımı güneş tüm görkemiyle kubbeleri baştan, başa geçerken ışığını denize bırakır, batar secde eder eğrilip doğrulan, çam ağaçları
içeriğini ve anlamını korusanda zaman içersinde seninle birlikte yaşlanır birisi
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yedikule’nin eski duvarlarında, Zamanın izleriyle yoğrulmuş her taş, Bir ömrün yankısı gibi, Sonsuzlukla sarhoş olan her köşe, Bir aşkı, bir yoksulluğu, Bir dostluğu, bir hatırayı hatırlatır. Surların tepesinden bakarken hayatı, Görmek için arayış, Bir zamanın, bir anın peşinden sürüklenir, Ve her şeyin ötesinde Yalnızca gölge kalır. Her adım bir yankıdır, Her bakış bir çağrıdır, Bir deniz gibi Yavaşça, sessizce kayar geçer zaman. Ve biz, tıpkı o deniz gibi, Görünmeden kayboluruz.
Her zaman böyle güçlü ve anlamlı eserler yaratmaya devam etmeniz dileğiyle. Tebrik ederim!
Yedikule'yi bilmek, sadece taşları, surları görmek değildir; her bir köşesinde geçmişin izleriyle nefes almaktır. Tıpkı insanın kalbindeki derin yaraların hatıralarla sarılması gibi… Yedikule, bir mazinin sessiz çığlığıysa, o çığlık bugün hala yankılanıyorsa, demek ki biz o sesi duyanlardanız. Her gönül de bir Yedikule'dir; koruduğumuz sırlar, aşamadığımız duvarlar ve içimizde yankılanan sessiz sesler vardır.
Yedikule sadece tarihin bir parçası değildir; aynı zamanda insana, geçmişin izlerini ve derin anlamlarını hatırlatan bir ayna gibidir. O taşlar, surlar birer sessiz şahit gibidir, nice zaferleri, hüzünleri ve unutulmaz anıları saklar. Her bir taş, bir duyguyu, her bir köşe bir yaşanmışlığı anlatır.
Tıpkı insan ruhunun derinliklerindeki sırlar gibi, Yedikule de kendini sadece dikkatle bakanlara açar. İçinde sakladığı sesleri, rüzgarın fısıltısında, taşların soğuk dokusunda bulmak mümkündür. Belki de bu yüzden her birimiz, kalbimizde birer Yedikule taşıyoruz. Sırlarımız, hayallerimiz ve yaralarımızla; zamana karşı direnen duvarlarımızla. Ve o sessizlik içinde yankılanan sesler… Biz onları her gün duyuyor, her gün biraz daha derinlemesine hissediyoruz.
Yedikule, geçmişin sessizliğiyle bugünümüzü anlamlandırmamızın bir sembolü olurken, her birimizin iç dünyasında da benzer yankılar bulur.
Yedikule’nin taşları ne kadar soğuksa, o taşların altında saklanan hikâyeler de bir o kadar sıcaktır. Her bir köşe, her bir sur bir insanın iç dünyası gibidir; bazıları aşılmayı bekler, bazıları ise sonsuza dek korunur. Ve o sessiz çığlıklar… Biz onları duymaya devam ettiğimiz sürece, geçmiş asla tamamen kaybolmaz. Yedikule, insanın içindeki suskun çığlıkların bir yansımasıdır. Her insan bir Yedikule’dir; ve biz o duvarların ardındaki hikâyeleri keşfetmeye cesaret edenlerdeniz.
Yedikule'yi bilmek, sadece taşları, surları görmek değildir; her bir köşesinde geçmişin izleriyle nefes almaktır. Tıpkı insanın kalbindeki derin yaraların hatıralarla sarılması gibi… Yedikule, bir mazinin sessiz çığlığıysa, o çığlık bugün hala yankılanıyorsa, demek ki biz o sesi duyanlardanız. Her gönül de bir Yedikule'dir; koruduğumuz sırlar, aşamadığımız duvarlar ve içimizde yankılanan sessiz sesler vardır.
Yedikule sadece tarihin bir parçası değildir; aynı zamanda insana, geçmişin izlerini ve derin anlamlarını hatırlatan bir ayna gibidir. O taşlar, surlar birer sessiz şahit gibidir, nice zaferleri, hüzünleri ve unutulmaz anıları saklar. Her bir taş, bir duyguyu, her bir köşe bir yaşanmışlığı anlatır.
Tıpkı insan ruhunun derinliklerindeki sırlar gibi, Yedikule de kendini sadece dikkatle bakanlara açar. İçinde sakladığı sesleri, rüzgarın fısıltısında, taşların soğuk dokusunda bulmak mümkündür. Belki de bu yüzden her birimiz, kalbimizde birer Yedikule taşıyoruz. Sırlarımız, hayallerimiz ve yaralarımızla; zamana karşı direnen duvarlarımızla. Ve o sessizlik içinde yankılanan sesler… Biz onları her gün duyuyor, her gün biraz daha derinlemesine hissediyoruz.
Yedikule, geçmişin sessizliğiyle bugünümüzü anlamlandırmamızın bir sembolü olurken, her birimizin iç dünyasında da benzer yankılar bulur.
Yedikule’nin taşları ne kadar soğuksa, o taşların altında saklanan hikâyeler de bir o kadar sıcaktır. Her bir köşe, her bir sur bir insanın iç dünyası gibidir; bazıları aşılmayı bekler, bazıları ise sonsuza dek korunur. Ve o sessiz çığlıklar… Biz onları duymaya devam ettiğimiz sürece, geçmiş asla tamamen kaybolmaz. Yedikule, insanın içindeki suskun çığlıkların bir yansımasıdır. Her insan bir Yedikule’dir; ve biz o duvarların ardındaki hikâyeleri keşfetmeye cesaret edenlerdeniz.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.