17
Yorum
60
Beğeni
5,0
Puan
545
Okunma
Şimdi sabahın dördü.
Elimde acıdan delirmiş bir kahve,
kulağımda dibe düşen
hüzün dolu bir nâme...
Kaç nehir geçtim bilmiyorum.
Gel gitlere kaldırdığım başım
biraz yorgun
ama halsizlik en büyük gücüm.
Asi, inatçı, darbeciyim.
Yıkımlar gelmeden önce başlar delirmelerim,
her şeyi yakıp yıkanların
âhı olmaya gönülden talibim.
Çağlayanın altında,
dalganın tokadına maruz kalanları,
Yağmurdan mahrum kalıp,
kuruyup solanları,
Kirli kalabalık içinde,
dimdik duranları,
Bir de,
Doğduğu gün,
Anasını toprağa koyanları sevin.
Işık olanın
aydınlattığı karanlık şerefine,
Gül ile gülen
Bülbül ile susan,
Yâr ile aşka koşanlar şerefine Hû.
Çağlasın gönül, kırılsın kafesler,
Serilsin dağlar, tutulsun nefesler,
Bir mum yansın, kırkını eritsin,
Ateşle yeşerip coşanlar ortaya dökülsün Hû.
Mazlumun ahına aşlar yapıldı,
Her bir köşe bucak, kapı aşıldı.
Kabullük dualar dile salındı,
Tüm dualar niyetine âleme Hû
Kuruldu meclis, katık aşk oldu.
Masaya safi yürekler kondu,
Pir konuştu, akıllar sustu.
Özler özüne, kalp üstüne Hû
Bir sema, bin gökyüzüne döndü,
Bir bulut yere indi, binlere bölündü,
Hakeden el açtı ve kabul gördü
Kabuller niyetine tüm âleme Hû.
5.0
100% (19)