Kaybolan yılların ardından,
Gülümseyen bir çehreyle,
Bir mırıltı dökülür yalnızlık kulesinden,
Kendime dair bilinmezliklerden…
Ucu ucuna tutunamayan bir yaşamın tam kıyısında,
Üzerimden bir turna kafilesi geçer ansızın.
Ve ben, derin bir dalgınlık içinde bulurum kendimi,
Nereye diye sormayın, dalmak benim en kıymetli hazinem.
Turnalar süzülürken mas
mavi asumanın boşluğunda,
Bir okyanusun enginliklerinde izler gibiyim onları.
Ama bu enginlere ben neden çakılıp kaldım?
Diye mırıldanırım, kendi kendime...
Bu mırıltılar beni uçurur mu bilmem,
Ama düşündükçe yerinde kıpırdamayan bir kırkayağa döndüm sanki,
Ben de uçuyorum işte, hem de göğün yedinci katında!
Haykırıyorum oradan, kimse ulaşamaz yanıma...
Sesim kısılmayacak, yankılanacak enginlerde,
Turnalarla gidemediğim ufuklara uzanacağım.
Yaşamın bir kırıntısını dahi getirsem bu topraklara,
Belki yeşerir bir umut…
Kaybolan yılların ardından mersiyeler dizmeyeceğim,
Yaşamadığım günlere dair.
Ayakları yere basmayan hayaller kurmayacağım,
Ama bu güne dair
savaşacağım!
Yaşıyorum işte, hem de delicesine,
Kara
bulutların çok ötesinde,
Atmosfer boşluğunda süzülen bir kuş misali.
Kendi farkındalıklarını unutmuş bir nesilden koparak,
Gidiyorum buralardan, yeniden doğmak için!
Buralarda yaşam olmadığı için değil,
Yaşamayı unutmuş toplumuma yeniden bağırmak için,
Hoş kılmak için terk ediyorum bu yerleri.
Hoşnut olun, çünkü bu hicretimde bir mesaj saklı.
Melekler sıra sıra geldiğinde,
Sırtımı dövüp soracaklar:
“Neden yalnızca Rabbine kulluk etmedin?”
Diyemem ki: “Gücüm yetmiyordu, zalimler çok güçlüydü!”
Ama onlara sormadan önce,
Ben hicret ediyorum;
Rabbimin geniş arzına doğru,
Mazlumlara ışık olmak için!
Kıvılcımlanan hayatı filizlendireceğim,
Turna sürülerinin gagasında taşıyarak,
Bu topraklara bir
yağmur gibi bırakacağım.
Ve göreceksiniz,
Hiç olmaz dediğiniz fidanların göverdiğini,
Kayaların oyuklarından fışkıran pınarları…
Tüm mücadelem bu günü yaşamak,
Ve düşlerimi gerçekleştirmek içindir.
Hoşnut olun, bekleyin, döneceğim!
Avucumda kor ateş,
Diğer elimde parlayan bir meşaleyle,
Gökyüzünden bir
yağmur gibi döneceğim üzerinize,
Umulmadık bir mevsimde...
16.05.2012/Saat: 10.30-10.50/Asfa Sosyoloji Sınavı
Üsküdar/İST
Erol Kekeç