AZEN
Azen uyan!
Uyan çünkü kalbim vazgeçti uyanıştan. Cesaretim saç diplerime uzanan ellerimi kırdı. Kolum kalkmıyor yerinden, belli belirsiz ölüyorum Azen… Ağırlaştım Azen,içimde organlarım büyüyor gibi,soluğum içeride can çekişiyor sanki. İçimde nefesime yapışan bir sonu soluyorum kesik kesik,gözlerim mimoza tozunu yutmuş, etraf yumurta sarısı. Son içtiğim su kokuyor Azen! Azen! Paslı bir jilet bul getir bana. Kefareti yaklaşan mevzuya düşürdü zaman. Düştüm,içerdeyim Azen. Bileklerim ılık pıhtısını yastığımda uyutmak istiyor. Kursağıma doluşan safranla başım dertte. Dişlerimi yumrukluyor,tek derdi öpülesi dudaklarım. Kendimi bıraksam sarı buğday ambarı serecek üzerine. Azen! Az önce yasaklanmış şeylere koştuğum bir rüyadan uyandım. Farkettiğim şeylerden kaçmak ya da meydan okumak gibi bir niyetle koştum peşlerinde. Saatlerce iliklerimde eriyen soğuk tere,bedenimde nerede durması gerektiğini hatırlatmadan koştum. Bu hayatta en çok farketmekten korktum Azen! Öncesi,sonrası yok. Sebeplerin bir çoğu sonunun masallaşmasına vesile… Ama sonrasıyla hep yüzleştim. Yasını bulup buluşturup kendime paylaştırdım,dibine kadar yaşattım Azen. Koştum Azen,az önce rüyamda sağlam koştum. Sonra durdum,uzağımda kalan şeylere uzaktan tebessümle baktım. Yetişemedim. Yetişemediğim yerlere deniz yağdı bir anda,kayboldu peşine düştüklerim. Bakışlarım değişti sonra, Kendimi ikiye bölünmüş,bir yanımın o sular altında kaldığını hissettim,hayra yordum ama ağladım Azen. Ağladım,boyum kadar ağladım… Azen! Boşu boşuna bazı şeyler… Boşu boşuna hayatta gözümüzde büyüyenler. İçeriden bakınca yansıyor durumun ciddiyeti, gereksinimler boşuna zorlanıyor, boşu boşuna kavgamız sanki. Gerek yoktur belki.Belki o kadardır getirisi,belki yoktur hiç olmamıştır, ya da götürmek için gelmiştir birileri. Yaslan Azen, Sırtıma yaslan,saat hep buçukmuş gibi,daha vakit varmış gibi,konuşacaklarımız henüz bitmemiş gibi yaslan. Sarıl bana,sarıl ağlayalım Başım yastığa çeyrek varken susarız Azen.! |