turunçsu bir mermerin parlaklığında güneş birazdan renklerin ahengi karanlığa dönüşecek masumiyet karinesine bürünecek tüm suçlar kötülük biraz daha sinsi biraz daha sessiz yürüyecek
ölü duyarsızlığında uykuya yatacak düşünceler kiminin siyahbeyaz zihninin alçak oyuklarını örtecek rüya kuşları kimininse kabuslar cennetinde kolu bacağı çekiştirilecek
bense uykusuz karanfil her iki tarafa da uzağım bu gece başımdaki ağrının davul çatlatan gümbürtüsüne aldırmadan eski ama yarım kalan bir dizinin son bölümünü bulma mutluluğunu yaşarken uzanıp rahatça çekirdek çıtlatacağım diziyi izlerken saatler bir uzayacak bir kısalacak heyecandan umarım düşündüğüm kötü son düşmez buruşuk avuçlarıma
düşerse de ne gam biraz hayal kırıklığı alsa da ellerimi gözlerimi umursamazlıkla ovuşturup şapır şupur silip Yarabbi şükür çekeceğim
antremanlıyız bu durumlara oyun içindeki oyunlara
insanlık var mı derseniz yok kayıp ruhu gitti can çekişen gölgesi kaldı zindanlarda paslı kafeslerde adı nerede saklı mutluluğun ve yaşama sevincinin hangi dipsiz kuyunun ağzında inliyorlar kim bilir
kötülük azgınlaştıkça kandan kana yollar yapıp sulayıp geçti devrin tüm parlak çiçeklerini
haber izlememeye yeminliyim narin olayından sonra çünkü aklımın her noktasına her zerresine çiviler çakıldı matkapla delikler açıldı hala içime içime akıyor kanlı iltihaplı yol kıvrımları ölümlerdeyim Allahım! insan ailesine güven teslimiyetini de bırakacaksa artık yaşamayalım biz
herkes kalp yerine bir avuç etle yaşasın kurtlu bedeninde elindeki bir tas yemeğini de kurtlarla paylaşsın herkes koynunda yılanlar sürüsü beslesin başka nasıl yaşanır ki bu cehennemde
ah! ketum çakallar dünyası sende alıştın balçığa zulüm tapınaklarına ve kan gölünden kabaran denizlere sana da tilkiler sansarlar saldırdı kurtlar uludular kalın ensene insanlık gibi senin de dizlerin kırıldı ellerin parçalandı aklın karıştı dönemedin bir daha kaskatı kasıldın olduğun yerde
biz buralara nasıl geldik ah! sen nasıl düştün bu tuzaklara yıldız tohumlarının içinde ölü bir sap gibi dikildin hiçliğe sonsuzluğa utanmanın zehrini içtin öldün kahrından
içimdeki keskin yara acıma tırnaklarını geçir tenime kanat tekrar tekrar sızlat burun direğimi akıt kahırlar çeşmesini üstüme savura savura
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
GECENİN KÜFLÜ AYAK İZLERİ şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GECENİN KÜFLÜ AYAK İZLERİ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Ah uykusuz karanfilim gerçekten haber izlemek bir zulüm artık ben de kendimi nadasa alırım çoğunlukla.
Herkes mi çakal herkes mi yılan diye düşündürüyor insana TV de izlediklerimizi abartı sanırdık eskiden şimdi bakıyorum güvenecek kimse yok, çok ta abartı değil galiba diyorum. Alışıyor alıştırılıyoruz duyarsızlığa Gecenin küflü ayak izleri dolaşsada şakramızda.
Kalemine kelamına bereket nasıl etkili dile gelmiş acılar şair duyarlılığıyla. En içten sevgi ve selam ile....
ne güzel şiirdi ama karanlık atmosferle harmanlanınca tadından yenmiyor şiir kurtlar yılanlar zulum tapınakları iltihaplar yeraltından yükselen ses gibi tebrikllerrrr günün şiiridir selam ola
Vortex gazinin oğlu tarafından 2.11.2024 09:59:22 zamanında düzenlenmiştir.
Ne çok şiirdi..Yüreğim burkuldu adeta ,boğazım düğüm düğüm ."Gecenin küflü ayak izleri" tedirgin eder bizleri .Günümün şiiri.Şiir yüreği-mahir kalemi selamlıyorum.Sağlıcakla.Saygıyla.
Herkes mi çakal herkes mi yılan diye düşündürüyor insana TV de izlediklerimizi abartı sanırdık eskiden şimdi bakıyorum güvenecek kimse yok, çok ta abartı değil galiba diyorum.
Alışıyor alıştırılıyoruz duyarsızlığa
Gecenin küflü ayak izleri dolaşsada şakramızda.
Kalemine kelamına bereket nasıl etkili dile gelmiş acılar şair duyarlılığıyla.
En içten sevgi ve selam ile....