TERK EDİLMİŞ BİR AŞK
Dur!
Nereye gidiyorsun diye soramazsınız bazı sevgililere. Ya da neden geç kaldığının hesabı sorulmaz bir türlü. Duymadığınız güzel sözlerin çetelesi tutulmaz o aşkta. Veremediği hediyelerin de. Bilemezsiniz en sevdiği yemek hangisidir. Sevmediklerini de. Çok sık pişiriyorsunuzdur o yemeği belki de.. Hangi mezeleri sever rakı sofralarında. Hangi şarkıları dinler, bilmezsiniz. Sadece kahve içişini bilirsiniz, Usuul usul... Neye çatar kaşlarını. Ne güldürür onu, Ne heyecanlandırır, bilemezsiniz. Fakat bilirsiniz aşk ’sız rakı sofrasına oturulmaz diye. Hayıflanırsınız. Boğazınıza düğümlenir de her sözcük, bir türlü bunu ona söyleyemezsiniz. Hele günün kendine kalan saatleri vardır ya insanın. Ne düşünür, neye dalar gözleri o vakitlerde, soramazsınız! En çok hangi renk, Hangi pijama daha çok yakışıyordur ona. Sizde seveceği nasıl bir geceliktir, bilemezsiniz. Uykucu mudur, değil midir? Gece saat kaçta girer yatağa Kısa öpüşmeler, uzun sevişmeler midir tercihi. Kısa sevişmeler, uzun sohbetler midir sevdiği, Bilemezsiniz... O mahur beste çalar da, bir türlü birlikte ağlayamazsınız... Dans edemezsiniz loş bir ışık altında. Susar Libertà! Sadece kaçamak bakışlarını bilirsiniz. Hüzünlendiğini fark edersiniz bazı fotoğraflarında.. Uzun uzun sevmeye hiç vaktiniz olmamıştır onu. Halini hatırını ise, yanan yeşil bir ışıktan anlayabilirsiniz ancak. O da, zamanı denk gelirse. Canınız yanar saat gece yarısını vurduğu zaman. Cam bir ayakkabı teki yuvarlanır merdivenlerde. Diğer teki ayağınıza hiç uydurulamayan. Bal kabağına dönüşür her şey o anda. Anlayamazsınız... Oysa ilk kez kendiniz için sevmek istemişsinizdir birini. Susamış, beklemişsinizdir sadakatle.. Teninin dilencisi olmuştur teniniz. Dilersiniz, fakat hiç dokunamazsınız o tene. Böyledir hayaletlere duyulan sevgiler de. Bir gün öyle çok yorulursunuz ki onu sevmekten, özlemekten. Çekip gidersiniz çaresizce. ’Ve kimse kimseyi terk etmemiştir o ilişkide. Sadece, terk edilmiş bir aşk vardır ortada...’ Özlem SABA |