Kül ölmüşü...
Minnetin göğsünü karartır
Bir bülbüle karga gagalarından ötmek gibi Cennetin kaktüslerinde düşünmeyi bilmeden Sana kutsamak toprağı desem Şarkılarına eğilmek bir mantık oyunudur Bu şehirde Tanrıyı aramak Kucağında solan bir gladyatör gibi Kırmızı mi diyeyim kahverengi mi Uçan bir kül kanatlarında ne kadar yağmur gezdirir Işıklarını sevdirmenin ulviliğini Sana kurdele gibi takarken vakur bir sıla Göz rahanında bir saçı ağarmissa Belki yıldız kaydı dersin ufuk baharlarımda Şarkı eksik kalırken de sen aynalarda buharlısın Yusufçuk kuşlarında büyülerken Feri inmiş bir gönüle Sanat ikram kalır Bir denizde balık görememek için Semayı dizerken yıldızlarla Ay kırmızı bir ahtapot gibi Gülerken alemlerden bir gül Melek midir sana düşen gıptanın Saatler buruk cürmune Şarkılar görüntüsü ile Doğadan bir esinti olur Şiire fon Sana şapka Karnı yarık bir ahtapot Çalıyor cevabı Kördüğüm kalırken gözüm Tuvalimi belaltıyla s’aklasam s’ezgilerimle Sınıfta kalır dağ çiçekleriyle şakirdamayi bilmeyen sular Toprağa kavuştum Toprakla kovuştum çünkü ince bir yarık gibi Gezgin imgeler... |