DEVRAN (5)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın „DİSK’in “hak arama”, Türk-İş’in “Zordayız, geçinemiyoruz” eylemlerine, kadınların “Öfkeliyiz, zordayız” eylemleri, her yeni gün, canı yanan yeni toplum kesimlerinin katılımlarıyla eklemleniyor. Medyaya dönük sansürlerin boyutları, çeşitleri, sınırsız yöntemlerle üretiliyor olsa da toplumsal direnişlerin çaresizlikten güçlenen patlamaları engellenemiyor. Çaresizlikten yükselen dip dalgaları öylesine derinleşmiş boyutlarda güçlenmiş olmalı ki nerelerden, hangi boyutlarda çarpıcı yeni etkiler üretebilecekleri, bir gün öncesinden bile öngörülemiyor.
Sonuç olarak Saray erki adına hak aramaları durdurmaya yönelik olarak seferber edilmiş kurumların, engelleme, yasaklamalarının, hak hukuk sınırlarını umursamaz kararları, güvenlik güçleri ile kullandıkları şiddet, kaba gücün etkileri bir yerlere kadar işliyor. Hak arayanlar eninde sonunda hakları için seslerini duyurabilmenin yolunu bulmaktan vazgeçmiyor, eylemlerinden, direnişlerinden geri dönmüyorlar. Oradan, buradan bir biçimde, sokaklarda seslerini duyurmayı başarabilenlerin haykırışları, çorba gibi, eksikli, yarım yamalak da olsa diğerlerine, kitlelere ulaşmış oluyor. Zorlu, parçalı, eksikli, bedel ödenerek ardı arkası kesilemeyecek hak arama çıkışları durdurulamıyor. Çaresizlik nefesi kesilmiş insanların bile konuşmasını, sesini kesemiyor. *** Tek belirleyici çabanın “Yeter ki bu devran böyle yürüsün” ile sınırlı kalıyor olması. Elbette Saray böyle isteyecek. Biz bu saatten sonra da izin verecek miyiz? (Sayın Yazar Şükran Soner’in 12 Ekim 2024 günü Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınladığı SARAYDAN ATILAN HER ADIMDA SORUNLARIMIZ KATLANIYOR köşe yazısının baş ve son paragrafıdır. Yazının tamamını okumanızı öneririm.)
“İş bilenin,
kılıç kuşananın, Devran döndürenin.” ise; “Deli Devran sürer, akıllı vaktini bekler” der ikinci bir Atasözü Devran üstüne. “Eline geçmişken sür Devran’ı, kaçırma fırsatın sana tanıdığı anı.” Bu da üç; Ama bence bu çok adi, vahşi ve gülünç! “Gün gelir Devran geçer, hesap sahibine geri döner.” der dördüncüsü, -sanırım bugünküsü- Beşincisi ise “İşini bilen uyanık, Deran’ı kendi sanar artık.” Derse de, altıncısı, -yani yanlışlardan ders alıcısı- karşı çıkar buna hemen; “Sen ne kadar eksiksin yada tamsın, sanırım sen, “Ben” dediğin bir Devran’lık kadarsın” |