İSTANBUL PEMBE (51)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın „Zorbalar özgürlüğü yalnız kendileri için ister. Oysa özgürlüğü zorbalığa direnenler hak eder.
… Bülend Nami Nomer, Marmara Üniversitesi’nde öğretim görevlisiydi. İngilizce iktisat bölümünde 32 yıl boyunca ders anlatmıştı. Öğrencilerine ekonomiyi eğlenceli bir dille öğretiyordu. 21 Ocak 2021’de, siyasal bilgiler fakültesinde, İngilizce Introduction to Economics (Ekonomiye Giriş) dersinde, 20 soruluk test sınavı yaptı. Sorularda birer şık kolay elenmesi için esprili bir dille yazılmıştı. Buraya kadar bir sorun yok… Ancak iki sorunun şıkkı kriz yarattı. İlkinde “you want to buy a shoe but it is too expensive for you, what does that mean? (Bir çift ayakkabı almak istiyorsun ancak senin için çok pahalı, bu ne anlama geliyor?)” sorusundaki şıklardan biri “ask this to Tayyip (Tayyip’e sor)” idi. Ötekinde ise "In a small closed-to-trade town everyone produces hazel nuts. Whose welfare will increase if the town opens up to free trade. (Ticarete kapalı küçük bir kasabada herkes fındık üretiyor. Kasaba serbest ticarete açılırsa refahı artacak)" cümlesini tamamlayacak, kasabanın hangi durumda kazanacağının sorulduğu şıklardan birinde "Tayyip always wins (Tayyip her zaman kazanır)" yazıyordu. … Nomer’e “Ya istifa et ya atılacaksın” denildi. Nomer istifa edip emekli oldu. Hakkında yürütülen idari soruşturmada ise "aylıktan kesme cezası" verildi. YARGI DEVREYE GİRDİ İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, olay hakkında soruşturma başlattı. Üniversiteler Kanunu gereği, savcılık önce dosyayı üniversiteye gönderdi. Üniversitede ceza hukukçusu olan öğretim üyesi Zafer İçer, soruşturmacı olarak atandı. İçer, hazırladığı raporda "cumhurbaşkanına hakaret suçu" için "yeterli şüphe var" kanaati bildirdi. Soruşturma kurulu da Nomer hakkında "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan ceza yargılamasının başlatılmasına oybirliğiyle karar verdi. Kurulun hukukçulardan oluştuğunu sanmayın. Biri kimya mühendisi, biri elektrik mühendisi, biri edebiyatçıydı. Hukuki bir karar verdiler. … Ne 27 Mayıs’ta, ne 12 Mart’ta, ne 12 Eylül’de ne 28 Şubat’ta… "Kenan’a sor" ya da "Süleyman her zaman kazanır" esprisi yapan biri hapisle yargılanmadı. Aksine, Türkiye’de cumhurbaşkanları mizah dergilerine kapak oluyor, televizyonlarda taklit edilerek eleştirilebiliyordu. Erdoğan ise üniversiteleri özgürleştirdiğini iddia ederken, konuştuğu üniversitede özgürlükleri ne hale getirdiğini gösteren trajikomik bir dava herkese gerçeği söylüyordu. İhbar rejiminin, polis devletinin, emredersin yargısının olduğu yerde üniversitenin arşa çıkmasını elbette beklemiyoruz. Ama bu kadar ayağa düşmesi memleket adına içimizi acıtıyor. Tırnakları uzun, gözleri kızıl, teri kanlı… İnsanları korkutarak büyüyen zorbanın gülünçlüğü korkuttuklarından korkmasından gelir.“ (Sayın Barış Terkoğlu’nun 23 Eylül 2024 Pazartesi günü Cumhuriyet Gazetesi’nde „TAYYİP’E SOR!“ DAVASI adlı köşe yazısından alıntılardır. Yazının tamamını okumanızı öneririm.)
Ormanda bir telaş, bir yaygara,
herkes birbirine kırgın, Ormanın Kıralı Arslan’sa(*) çok-mu-çok kızgın. Bu kargaşanın sebebi; Yabancı ormanlardan gelenlerden mi Acaba, deri rengi değişik -ceplerinde “Ağaç Karşılığı ormandaşlık” bir kimlik- kendilerini orman sahibi sananlardan mı yoksa, yada komşu ormanlardan bize sığınan? Bu soruları bana sakın sorma aman, cevabı yalnızca bilir ormanın kıralı Arslan. Orman susus-besinsiz, sağlıksız-muhtaç ve sakinleri aç-bilaç; Giderler gelirlerden çok-mu-çok, delik büyümüş, küçülmüş yama burum dok-mu-dok ama nedense sorulmaz suçlu kırala. Kıralın sağ kolu sinsi Boz Tilki; -Kurnaz Tilki’nin bozu mu olur ki- Biliyormuş; “Sıra nasılsa bana gelecek!” Diyormuş, vede bekliyormuş umutla dolu mutlu sonu. “Aç tilki tabiki kendini buğday ambarında sanır, ama arslan -eğer kıral kalırsa her zaman- bilki daima kazanır. (*) İSTANBUL PEMBE şiirleri hayvanlar için yazılmıştır. Hayvanların dışında hiç kimsenin alınmaya asla-ve-asla hakkı yoktur. |
Arslan değil artık, çakal olmuş ormanın kralı maalesef..
Millette çakallarla dans etmeye devam edecektir..
dayanabildiği kadarıyla...
Ya istiklal ya ölüm diyemiyoruz artık...
Bana dokunmayan çakal bin yaşasın diyerek yaşıyoruz..
Halbuki zilletle yaşamayı izzetle ölmeye tercih eden bir millet idik...
ne oldu bize nasıl bu hale geldik...
Haramzedelerin kucağında helal bulamaz olduk..
aydınlık yarınlara çıkma dileklerimle..
selam ve saygılar..