FERYAT
İçini kemiren ve üzerine karabasan gibi çöken düşüncelerden
Bir türlü kurtulup rahatlayamadı kadın İnsanlara kızgındı, küskündü yaşadığı hayata Buraya kadardı çaresizlik içerisinde çırpınmak Debelenmek ve acı içinde yaşamak Dayanamadı kötülüklere, sevdiğinin acısına, pes etti Lanetler etti kara kaderine, insanlara Parçalarcasına ısırdı dudaklarını Kan oturmuştu, Dudaklarından: ’’Bana can çekiştirme hayat Bir canım var, onu da alacaksan sen al! Yeter bu zulüm, yaptığın eziyet bitsin Heveslerim hep kursağımda kaldı Kaderimi değiştiremedim Adı üstünde kör talih, ne yapsam olmadı Ne beni gördü, ne de güldü Benim kimseden şikâyetim yok Kendi günahlarımın bedelini başkasına ödetmeyeceğim Bir bedel varsa, onu da ben ödeyeceğim Buraya kadarmış hayat, yaşamak Her gece içişlerim, kadere isyanım senin eserin Şimdi eserinle sevin yalan dünya Al her şeyim senin olsun! Bak, üryan geldim üryan gidiyorum Sevdiğim beni affet, bekle sana geliyorum’’ sözleri döküldü Yanan ateşe düşüp köz olan et gibi Kalbi de yanmış, köz olmuştu Bu acıya ise kimse dayanamazdı O da dayanamadı İnsanlık nereden geldi, nereye gidiyor? Ya da kaldı mı insanlık? Aslında bir bilinmezden, bir meçhule Doğumla başlayan ölümle bitecek olan bir hayatta İnsan her şeyde kendini arar aslında Kendini bulamayan, içini aydınlatamayan Ve kafasındaki düşüncelerden kurtulamayan insan ise Kendi karanlığında boğulur, yok olur Çaresiz bir kadının feryat figan dolu sesi Yankılana yankılana gelip geçse de umursamaz kulaklardan Belki bir duyan olur ve cevap verir diye Hala bir umut o ses gelmekte yalnızlar rıhtımından Siz de gelen o sesi, duyabildiniz mi? |