PAVYON
Beyoğlu’nun arka sokaklarında
Tıka basa ağzına kadar dolu olan bir pavyon Sahnedeki erkek sanatçı Elindeki sazın teline ustaca vururken Sesi çok derinden ve kederli geliyor Arada da bir kadehinden bir yudum alıyor Kısaca ortamda her şey adabı usulüne göre İçeride rengârenk loş ışıkları altında aydınlanan masalar Masalarda oturan her cinsten insan Bir yandan buzlu rakılarını yudumlarken Kimisi işin dalgasında Kimisi birazdan yatağa atmayı düşündüğü kadını Gözleriyle çoktan soymuş bile Kimisi de söylenmekte olan türküye kendini kaptırıp Başka bir âleme gitmiş Ne de olsa buralarda Kolay ve gayrimeşru yoldan kazanılan haram para Bas bas paraları Leyla’ya, bir daha mı gelecen dünyaya Denilerek, insanlar gibi kolayca harcanır Aslında bu loş ışıkların altında kadın eti satılır Kasap et, koyun can derdinde, misali Burada konsomatris kadınlar para Parayı basanlar da kadını nasıl yatağa atarımın derdinde Olsalar da ısmarlanan içkilerle Yüklü hesap geçirilen müşteriler Zil zurna sarhoş olup elleri boş bir şekilde çıkar mekândan Ya da bok kokulu otel odalarında Sidik kokan yataklarda Hayatında ilk defa gördüğü sarhoşların kollarında Bozuk para gibi harcanarak sabahlardı, kadınlar Her zaman da kazanan mekân sahibi olurdu Ne de olsa burası pavyon Ve burada kadın eti alınıp satılır… |