SUSKUNUM
Papatyam!
Sen gidince kurudu hayat damarlarım, hecelerim Yüreğim çığlıkta olsa da sustu, lal oldu dilim Gözyaşlarımda boğulan hıçkırığımla Şimdi her şeye inat tutunuyorum, vuslata dek hayata Hüznüm karışır sessizliğimin uğultusuna Yıprandı kirpiklerim, kurudu göz pınarlarım Tebessümlerimin yitikliği yansırken geceye İçimde kalakaldı yorgun yüreğimin solgun bakışları Ayrılığın hüznü ile çürüdü gurbetinde Ben tükenirken usulca pörsüdü her yanı yüreğimin Özlemin yağmur misali sağanağa tuttu beni Yandı her damla da içim Belki suskunluğun bedelini ödetiyor aynalar Onlara her baktığımda vuslatımız vuku bulana dek İçimde bu iflah olmaz alev terk etmeyecek benliğimi Sen diye yanan şu yüreğimin sancısı artar her an Ve ben sancıların konakladığı yer olurum Şimdi suskunluğumun son nefesinde kaldı Yüreğimdeki heceler Benliğim, ruhum, bedenim, damarlarım kanar Yüreğim bu can da sızı içinde kahrolur Erir yavaş yavaş ömrüm Ama biliyorum insafsız bırakmayacak beni Sarıvermişken dört yandan Duygularım siyah bakışında kalacak güzelim Ve gurbetimin yanıp çığlığı ile son bulacak sensizliğim Biliyorum, gecenin zifirisine karışacak Senin ismini soluyan nefesim Dokunacak belki geceye titreyen sesi yüreğimin Yorgunum, anlatmaktan değil susmaktan Yaşamamaktan da o kadar çok yorgunum ki anlatamam Biliyorum, suskunluğumla suskun olacak bu gece… |