Tak Tukdevasa kapının ardındaki kaburgasından koptu sorunun s’si kurşundan hızlı ilerledi önüne çıkan duvarları deldi tanımadığı bir atlasa düştü buzluydu soluğu üşüdü başını usul usul kaldırdı soğuk bir sessizlikle yüz yüze geldi. s’sindeki acı sessizlik göz hizasından ay gibi kaydı bir başka kapı kolunu uzattı derin bir nefes aldı anahtar deliğinden ipince bir sancı gibi geçti bir boşluğa düştü boşluk mermerdendi bir klinik sessizliği s’sine yapıştı bu da ne, dedi buraya ait olamam… aldıran duyan olmadı oysa ayaklar ayaklar kösele üzerinde siyah derili ayaklar ne çoktular, ne çok... alelacele tak tuk, tak tuk, tak tak yaladılar boşluğu çok derinden duyulan iniltiler uğultular geçip giden ayakların ardından s’nin sessizliğine yalvardılar "kurtar bizi, kurtar!" ah, kimlerdi bunlar kimlerin s’si bu ağır bu irite edici karanlık bu öldürücü atmosfer ve o tak tuk’lar... son bir iniltiyle; bir taş bir ağaç yok mu, dedi etrafını göz ucuyla yeni baştan taradı hiçbir şey göremeyince bayıldı gözleri son bir nefes adı derindi. s’nin nefesi vahşi boşluğun kara uğultusunu bir balyozla parçalamak istedi sadece istedi istedi... heyhat bir ışığa çıkamadan boşluğun kollarında öylece asılı kaldı. H. Korkmaz, (!) 2024 Sthlm |
ve şiir çok güzeldi.