Müjgan böyle gidilmez
bazen telaşlanır ciğerim
bir tütün bir tabaka oturup göğü sayarım yakam da iğnelidir gözlerin saçların uzanır rüyalarıma ölü evleri keşfederim daha yeni kurulmuş bu meydanlar seni beni ve atları saydığım gökyüzüne asmışlar müjgan olur mu böyle saatleri günleri alıp gitmişsin asırlık acıları bileklerime dikmişsin saat 3.30 treni bu sapa yoldan ayrılalı çok mu oldu bilmem yahut gözlerim mi alıştı yalnızlığın gökyüzüne bu kederden kararan ellerim neden hep saçlarının bittiği yerde müjgan olmaz böyle böyle sessiz sedasız gidilmez insan ölmeden diri diri bilmediği topraklara ekilmez. uyandım içerim ölü evler ormanı tabakam da tütünüm bitmiş seninle beraber gecelerce saydığım gökyüzü çekip gitmiş o son hüzünlü şarkı ellerinle saçlarımdan ayak bileklerime kadar beni eritmiş meydanlar kurulmuş müjgan çocukluğum vurulmuş sevgimin suçsuz telaşı yanmış bir salıncak da unutulmuş kesilmiş tohumlar gibi çürüyen bu bileklerle atları da kurtaramadım müjgan böyle gidilmez diri diri gömülen ağaçtan artık çiçek beklenmez bu tren bu sapa yoldan ayrılıp kendine bir çöl bulmuş gel gör yusuf;u attıkları kuyu beni de yutmuş bu hüzünlü şarkının son seyridir kuyudan görünen şu alem hoşçakal müjgan . |
gitmiş işte...
sen ağla şiir
biz boş meydanlara isyan bayrağı asarız, niyeleri nedenleri sıralarız
yası tutulacak öyle çok şey var ki gerekirse Müjgan koyarız tüm kederlerin ismini
ama
el toprağına ekilmek var ya
o cok acıtıyor işte...
.......
yani