İhanetin sofrası
İHANET
İnsan ihanete uğradığı’nda; Tıpkı bir aptal gibi hisseder kendini! Dünyanın bütün güzellikleri, Önemini yitirmiş olur birdenbire! Gökyüzü maviliğini yitirir, Yıldızlar parlamaz eskisi gibi... Tadı tuzu kalmaz hiç birşeyin... Dünyaya açılan gemi su almaya başlar. Tarumar olur ekilen tohumlar... İnsan ihanete uğradığı’nda; Tıpkı bir aptal gibi hisseder kendini! Güven köprüsü kırılır, bölünür yer gök. Kainatın dilinden asılır verilen sözler... Kırılır umudun bağrı, dikiş tutmaz olur. Morfinsiz alınır yaşamın azı dişi. Beyin ölümü gerçekleşir umudun, Ve çekilir yürek otağından olan hissi... İnsan ihanete uğradığı’nda; Tıpkı bir aptal gibi hisseder kendini! Pişmanlıklar deryasından geçer. Ahlak yoksunluğu arasından, İhanetin zifiri karanlığından, Yön haritasını, pusulasını kaybeder insan! Kendisine ağır gelir bazen, Bazen kambur olur insan, insan sırtında! İnsan ihanete uğradığı’nda; Tıpkı bir aptal gibi hisseder kendini! İhanetin bir rengi yoktur. Matruşka suratlıdır, tanımak zordur? Belki bir sevgili, bir dost. Belki bir arkadaş, bir sırdaş. Belki de yanı başında, Koyun koyuna uyuduğun birisidir, İhanetin bilinmeyen adresi? İnsan ihanete uğradığı’nda; Tıpkı bir aptal gibi hisseder kendini! Kim bilir belki de kişinin kendi kendisinedir; En büyük ihaneti... Oysa; İnanıp güvenmek, en büyük ihanet değil midir, Kişinin kendi kendine ettiği? Kucak açtığı güven köprüsünün yıkılacağını, Bile bile direnmek, uçurumun dibine düşmek değil midir? İhanetin ve güvenin arasında bağdaş kurmak, Siyahı ve beyazı ayrı tutmaktır. İnsan ihanete uğradığı’nda; Tıpkı bir aptal gibi hisseder kendini! İhanetin sofrası kurulduğu’nda, Kendinden gider insan! Vazgeçer çiçek ekmekten. Zaman, yel kovandan ibaret olur. Anlamını yitirir göğün bütün mavilikleri... Öpülesi sevdaların dudakları mühürlenir. Sahte gülücüklerin seyrinde, Uyanık bir deli olur insan! Farkındalıkların farkında olup, Dudak büktüğü kırgınlıkları yarıp gider insan! Tarih: 27.07.2024 |
Yüreğinize sağlık.
Selametle...