Yokluğuna üşüyorum
Yokluğuna üşüyorum / Derya Avşar
Kayıp dört mevsim içinde, yokluğuna üşüyorum. Gecenin sessiz çığlığı’nda sesin sesime karışıyor... İçimde çürümüş bir düşün yüzü büyüyor. Ufalıyor ağzımda dil kesiği bir yara, Her sözcüğe adınla başlamak istiyorum oysa, ama olmuyor, olmuyor işte... Bütün kelimeleri sesli sessiz yutkunuyorum. Hüznün mevsimini giyinmişim üstüme. Hazan çökmüş ömrümün deli dolu çağına. Baharlar silinmiş sanki yeryüzünde, Üstüme yağmış kışlar tarih boyunca... Kayıp dört mevsim içinde, yokluğuna üşüyorum. Kaybolduğum sokaklarda yankılanıyor yalnızlığım. Kulaklarıma, rüzgâr sesini fısıldıyor... Seni kaybettiğim yerde kendimi arıyorum yine. Yine yağmur yağıyor şehre ve gözlerim sırılsıklam. Şiirlerin imgeleri’nde asıldığım derinliklerde, Şairleri azat etmek mümkün olur mu? Mümkün olur mu, Tutsak olduğum haksızlığın karşısında, haklılığın kitabını yazmak? Kayıp dört mevsim içinde, yokluğuna üşüyorum. Mesela seni anlatmak ne güzel olurdu çocuklara... Ve omurgasızlara, barışın onurlu duruşunu, sevdanın kavgaya tutuşunu. Nasıl da benziyorsun Mezopotamya uygarlığına. Bin yıllık sevdalar giyinmiş çırılçıplak uluorta. Ayak sesinden bir de gülüşünden tanıyorum seni... Yediveren renklerin arasında, barışın kucağında, Ezeli sevdalar bağrında, umudun yolculuğunda, kawa’nın demir dövdüğü harlı ateşte tanıdım seni... Kayıp dört mevsim içinde, yokluğuna üşüyorum. Bir kırlangıç misali vuruluşun gitmiyor gözlerimden, Ah be göz bebeğim, gitmiyor işte... Yasaklı dilimde sözcükler üşüyor. Buz mavisi gözlerin hayalimde büyüyor. Hayalin gerçeğime karışıyor yer gök arasında. Oysa karanlığın içinde nasıl da umut veriyorsun. Gerçeğe dönüp yokluğunu kabullenmek mi? Asla... Asla... Asla... Bu asla mümkün değil.. Düşüne uyumak varlığına varmak ne güzel şey... Yokluğuna katlanmak zorunda olmak, Ölümlerin benzersiz tanımı gibidir! Sahi yolumu yoluna denk getirmek için, Daha kaç kere tavaf etmeliyim, Yolunu kaybettiğim bu yalan dünyayı? Kayıp dört mevsim içinde, yokluğuna üşüyorum. Ben ne firavunlar tanıdım ecel olmuş mazlumlara... Ben ne ölümler gördüm köpekleşerek can vermiş firavunlara... Öfkemi yarıyorum yüreğimi yırtıyorum binbir yerden. Yaralarımı örten tenim sargı bezi olmuş bin yıldır acılarıma. İşte o dayanılmaz ağrıların arasında sen düşüyorsun aklıma. Gözlerin gözlerimde duran gizli bir çift tapınaktır. Ben ne zaman bir tuzağın içine düşsem, gözlerin gelir aklıma. İşte o zaman ölüm bile güzel gelir bana... Tarih: 27.12.2024 |
Ne olursa olsun, ölümü düşünmemeliyiz.
Yaşamaya geldik dünyaya
yaşa kavuş mutluluk adlı deryaya