KURU BİR ALLAH’A ISMARLADIK
Ayrılık yüklü kervanlar kol gezerken,
Yamaçlarımı sardı mâhur bir kimsesizlikle benzin. Kuru bir Allah’a ısmarladıkla, Koca bir geçmişi tek başına bitirdin. Dişinden tırnağından artırıp, Koca koca dertleri inşa ettin kabrime. Sen de herkes gibi terk ederken beni, Ağrı gibi yerleştin zihnime. Şu melankoli girdabında yanarken, Aynanın buğusuna yapıştı kalem kaşın. Göğsümün bendine çökerken hayalin, Bir yarımlık içinde bıraktın. Darağacıma astığın Allah’a ısmarladık, Ruhumda açılmış kara bir delik. Hüzzam makamında bir şarkıyla, Aksin karşıma dikilir her daim dimdik. Başımın üstündeki beyaz gelinliğin kefen, Güz yaprağı gibi kondu yüreğime. Acının dişlileri arasında, Bir çatı daha kaç kere devrilebilir ki üzerime? Gidişinden sonra dünyadan el etek çekmiş gibi, Şakaklarında kendi içime çekildim. Bir mum gibi sessiz sessiz, İçine yanıp yanıp gelirsin diye yolunu bekledim. Ben ipek teninde soluklanırken, Omzumu başına yastık etmek istemiştim. Hasretin vakitsiz yağan yağmur gibi geldi, Sızdıkça camdan evime tükendi takvimde günlerim. Ömrümün bittiğinden habersiz bir gün çıkagelirsen, Geç kalmışlığın verdiği pişmanlıkla. Mezarımın taşına birkaç damla yaşla tutunur, Sımsıkı sarıldığım hayaline gömülürsün ayıla bayıla. Halil Kumcu 19 Temmuz 2024, Cuma, Ankara |