REYHAN
Kimin kırbacı fesleğen kokuyor bilmem gerek
Ölümüne Lilayı savunan kim? Güzün adımları sararırken erkeğin hükmü için Yollar eğri büğrü ayaklar yalın yanaklar kesik Sansa deresinde çözülür elbet düğüm Manzara aldatır insanı Bir ceketin boşluğunda kurulur devlet Yetim kalan maniladır devlet dairesinde Manivela dargındır zaten machiavelliye Sansa deresinde bir beton köprü Bir neslin şaşkınlığıyla şarkı söyler bu yüzden Anlarsın öz yurdunda beklemek nedir Bir gül gibi uzanırken bu şiir sana Ambulansın nereden geldiği belli değil Bunu anlamak canımı sıkıyor zaten Bir şey bildiğim yok çubuk çalar oynarım Ben söyledim diye güzel değil mısralar Ben geldim diye bitmiyor bu memleketin kışı Köy çocuklarından öğrendim dünya kaç bucak Uzun kirpikleri hangi ovadan miras Hangi vahşi atlarla vuslatın adı var Seslerinden tanırlar yabancıları Gökyüzüne sarılmak için büyüdükleri vakit Yastığın yokluğunda medeniyete küfür Toprağın inadını kırmaya yeter Kar onlar için yağmurun ta kendisidir Elin gözü karşı dağın karını eritir Saate bakıp çıldırmamak elde değil Her karlı dağın ardında bir erzincan varken Her karlı dağın ardında reyhani bir yürek Dağların ayırdığı halkların hüznünde yeşerir Kaçan bir kızın soluğu duyulur uzaktan Kadınlığından habersiz bir sevinçle koşarken Şehla bakışların ardında can veren kuryenin Köydeki ifrazlı tarlasından buğular kalkar Ve birisi ölecek dedikleri vakit Bütün gözler azapın üzerinde Onlara vuran illa ki bir gün bize de vurur Ben Enes sarının güzeli Tabutun üstüne saat koyan benim Fesleğenler topladım dağdan makineler için Ovada yaşayanlarla aynı ülkeyi kurtardım Aynı efsaneleri anlattık kadınlara Komutana ne gerek Ben ordularına yenildim Göksunda kuşlar canına susarken bir kış vakti Sıcak asfaltın dallara olan mahcubiyeti Zeytinin buğdaya karşı boynunu büker Mağarada kanın akmaz senin dediler diye Demirci tezgahından yayılan baharla beraber Alem-i ibret için şiir yazdım Söylemene gerek yok artık Kimin damarı daha kalın Kim daha katolik |