Bu/kalem/un...
Toprağa gebe bir sözcük ülkesi kurdum
Kemikleri altında başaklar açan bir şiire ekmek olsun diye eteğini toplamışken bir mavi Kundakta bir damla su ile Kaç fersah sülale bekler kıyametimi Şuurda k/ayıp bir saat ile Taşırken kalbime dönük korkuları Karantinada hecelenen satırlar Bir akrebe gamzedir Kendini yeğleyen Aynada silûeti varken karanlık örtülerin Yol; bir ağaçta kemik aramaksa Dağınık düşüncelerle Seni sevgiye emanet ederken Yolcu yeşile mavi çalarken Yani bir vakte nakit giyinmişken Ölmek varken Toprağa gebe bir sözcük kurmak için Bekleyişler un olur Gözlerimin gönlügârında değdirmez bir güneşi mühlet vermişken bir yâre Işıklar aynada seni özlerken Kaç fersah unuturken kendini gözlerimin ahiretimde Babalar cehennemde oğullarını Oğullar cehennemde annelerini nasıl beklerse Ve bir delinin zırvanalarında eğilmemişse bir zaman... Akdi akdi vurgunken Aşkın dili lâlken Ölmüşse bir bulut güneşten özürlü yoksun kalmışken bir bu/kalem/un Aslından ve de imanıyla düşlerken bir şiiri peydahlamak ne zormuş mûtâlaa ederken seni... Gezgin imgeler... |