SIRADAN BİRİ
SIRADAN BİRİ
Sıradan biriyim ben. Hikâyem de sıradan… Ama öyle bir yürek vermişti ki Yaradan, İçim başka, dışım başka… Sanırdım ki, kimse düşemez benim gibi aşka… Orta halli bir ailenin ortanca çocuğuydum, Ablamın küçülenleriyle büyüdüm. Hep bir numara büyüktü botlarım, Okul hayatımda da ne zayıf ne de iyiydi notlarım. Yüzüm sivri de, toplucaydı genelde ana hatlarım. Lisede oldu ilk öpüşmem aşkımla: Baha… O da benim gibi nasıl öpüşülür bilmiyordu daha… Benim yanaklarım yanıyor, onun elleri donuyordu. Öpüştük ya, ileride artık evleniriz sanıyordu. Nasıl bitti hatırlamam doğru dürüst, İlelebet kalacaksa da içimdeki o masumiyeti, Siyah - Beyaz yıllarımla beraber, Onun da kaybolup gitti hissiyatı… Sıradan biriyim ben. Hikâyem de sıradan… Ama öyle bir yürek vermişti ki Yaradan, İçim başka, dışım başka… Sanırdım ki, kimse düşemez benim gibi aşka… Dershane, üniversite, filan… Yaklaşır gibi oldum biriyle ama Koşuşturmayla geçti her an. Sonra onunla tanıştım, adı Ünal’dı. Uzaktan bakışıp gülüştüğümüz, Közde kestane kokulu zamanlardı… Sallanıyor sanırdım dünya, Yürürken, ayaklarımın altında… Bitmişti ya sonunda okul… Dünya umurumda değil sevgilim, İstediğin yere uçururum bizi, Sen, yeter ki bana sokul… Sıradan biriyim ben. Hikâyem de sıradan… Ama öyle bir yürek vermişti ki Yaradan, İçim başka, dışım başka… Sanırdım ki, kimse düşemez benim gibi aşka… Aşkımız renklendi zamanla, İki güzel evlatla… Çok şeyi bildiğini sanan ben… İyi de ben... Ne zaman ıskaladım hayatı? Beraber büyürken, unuttuk o eski masalları. Nasıl kaybettim bilmiyorum ama Arıyorum o kestane kokulu zamanları. Sıradan biriyim ben. Hikâyem de sıradan… Ama öyle bir yürek vermişti ki Yaradan, İçim başka, dışım başka… Sanırdım ki, kimse düşemez benim gibi aşka… “Aşktan alacağım var. Evet !.. Aşk, bana borçlu… Konuşamadıklarımız mı,? Yoksa bencil duygularımız mı suçlu ? Ne rutin nefes alıp vermeler, Ne de dokunuşlarım. Bilemiyorum ama belki de hepsi bunların… Görüp söyleyemediklerim de çok... Hatalarım, eksiklerim de… Artık benim olmadığına inandığım bu hayata, Hala direniyorum, yitik ruhumun sessizliği ile… İçimdeki mahkûmun, cenderede gördüğü işkenceyle, Ve artık hiç anlaşamadığım biriyle, Sıkışmak daha kolay, iki odalı bir eve…” İşte yine geldi yanık kestanenin kokusu. Nasıl oluyor da, Bu kadar düşüncenin arasında beynim bunun farkındaydı? Hayal ettiklerim gibi hem çok uzak, Hem de tam burnumun ucundaydı. Ve işte, ne yazık ki bu çok acıydı… Sıradan biriyim ben. Hikâyem de sıradan… Herkes gibi yaşayan ama kendini çok farklı sanan… Alp ARSLAN |