iNSAN OLMAK (27)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın „DERYA İÇİNDE OLUPTA DERYA’YI BİLMEYEN BALIK;
Nazım’ın bu sözü Türkiye’nin ve tüm dünyanın çarpık düzeninin nedenini özetleyen bir söz gibi... Ne yaşadığımızı. yaşadıklarımızı neden yaşadığımızı, yaşadıklarımızın neyden kaynaklandığını, yaşadıklarımız ile nasıl mücadele ettiğimizi, yaşadıklarımızın bize getirdiği olumsuzlukları, yaşadıklarımızın nasıl çözümlendiğini, yaşadıklarımızın bize nasıl yansıtıldığın ne kadarını biliyoruz? Derya içre olup deryayı bilmeyen balıklar gibi değil miyiz? Bireysel haklara sahip isek haklarımızı sonuna kadar kullanmak yerine bize dayatılanların geçerliliğini kabul ederek yolumuza devam etmemiz, hislerimiz için bir çuval ağzı daha açmak demektir. Bu noktada haklarımızda en önemlisi de ifade özgürlüğüdür. İnsanlar kendilerini ifade edemedikleri için herkes hayatından son derece memnunmuş gibi bir izlenim yaratılıyor. Olanın farkında değilmişiz algısı da peşi sıra geliyor. Böylece suyun içinde olup suyu bilmeyen balıklara dönerek; yaşadığımız yerin nasıl bir yer olduğunun bilincinden de uzaklaşıyoruz. Velhasıl, özgürlüklerimizin kısıtlandığı vakit manzara şöyle oluyor:Türkiye’de yaşayıp, Türkiye’de neler olduğunu bilmeyen insanlar!“(İSTANBUL TIMES İnternet Sitesi’nde 02.12.2023 tarihinde sayın yazar Hande Balcan’ın DERYA İÇİNDE OLUPTA DERYAYI BİLMEYEN BALIK adlı yazının son kısmıdır. Tümünü okumanızı öneririm.)
Ben insan,
memeliler sınıfı’ndan, “çok-obur” yani herşeyi yiyen, ama kim olduğunu bir türlü bilmeyen bir yaratık. İnsan olmaktan bıktım ben artık; “Haydi birde İSTAKOZ olmayı deneyeyim!” Dedim, ve de oldum, böylece hür ve engin denizlere kondum. İnsanlar ağ örgülü kapanlar yaptılar, beni avladılar, koydular üretim çiftliklerine, yani bir nevi hapishanelere... Öüm dediğin, mahpusluktan daha mutluymuş, bunu bilin! Vucudumu yaşarken dondurdular,(*) - canlı öldürselerdi salardım zehirli bir madde- buzluktan alıp kaynar suya attılar. canım öyle bir yandıki kıskaçlarımı çarptım birbirine. Bunu gören insanlar, kıskaçlarımı tellerle bağlarlar, haşlandım can çekişe-çekişe… Ölüm dediğin haşlanmaktan daha mutludur bunu bilin!. (*) Bu anlatı; 19 Nisan 2024 Cuma günki Cumhuriyet Gazetesi’nde sayın Zulal Kalkandelen’in İSTAKOZ adlı köşe yazısındaki „VAHŞETİN DEĞERİ KAÇ PARA?“ paragrafından esinlenerek yazılmıştır. Güncel olduğundan yazının tamamını okumanızı öneririm. |