İNSAN OLMAK (28)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın „İS-TAKOZ ETKİSİ;
Bir bu eksikti... Hiçbir açığımız millete koz olmadı ama ıstakoz fena çarptı! Etrafımdaki çokbilmişler, bir iki gün geçer unutulur dediler. Öyle görünmüyor. Şimdi et bulamazlarsa ıstakoz yesinler gibi bir şey çıktı ortaya. Kelebek etkisi gibi bir şey bu. Ormanda bir kelebeğin kanat çırpması adım adım fırtına oluşturur derler ya... Sanki böyle bir şey geliyor üstüme. Istakoz küçük ama kelebekten büyük! Kelebek böyle bir etki yaptığına göre ıstakoz ne yapmaz. İçindeki takozdan belli! Koca devletin bütçesini şahsım kesesi yaptım. Bize de damlıyor, dediler. İhaleleri istediğim kişiye vermek için tüm yasaları şahsıma uydurdum. Çalıyor ama çalışıyor, dediler. Şahsıma gerekli gereksiz saraylar yaptırdım. Adam Türkiye’yi temsil ediyor, dediler. Memlekette ne var ne yok hepsini sattım. Bir bildiği vardır, dediler. Çevremdeki herkesi zengin ettim. Bal tutan parmağını yalar, elbette etrafını gözetecek, dediler. … Yoksa fena... Yoksa ıstakoz biz olacağız. Bizi öyle kısık ateşte de pişirmezler. Şu işe bak. Türkiye’yi yedik bir şey olmadı. Bir ıstakoz hepimizi yiyecek!“ ( Cumhuriyet Gazetesi yazarı Sayın Mustafa Balbay’ın 20 Nisan Cuma günü köşesinde „ŞAHSIMA MEKTUPLAR (15)“ adıyla yayınladğı son mektubun baş ve son paragrafından alıntıdır. Yazının tümünü okumanızı öneririm.)
Sonradan görmeler vardır,
insanlıkları ceplerindeki para ve midelerindeki istakoz kadardır. Yetim hakkı yerler, halk yiyecek ekmek bile bulamadıkça; “Öyleyse İstakoz yesinler!” Derler.(*) Otururlar buzdan saraylarda, -aydınlığı ve güneşi sevmezler- başkalarına öğüt verirler ama kendileri itibardan hiç tasarruf etmezler; Hak, hukuk ve Laiklik’ten anlamadıkları gibi sanat, uygarlık ve insanlıktan da yoktur nasibi, Kesilince bir gün bu yağmanın suyu, yada yalanın-talanın kaynağı kuruyunca, sorulacak ilk soru; “Saklanan diplomalar, yada kopyası noterden tasdikli olanlar nerede?” Diye. Aslı sahte ise bunların, vay haline! Sonradan görmedir bunlar, gösterişi çok severler; Yalan söyler, aldatır ve çalarlar. “Kalıkın bıçtan koktuğunu” bilirler, yinede onun b*unu havyar niyetine yerler. Sanki geldikleri yer orası değilmiş gibi, beğenmezler çıktıkları deliği! (*) Ludwig XVI ( fransızca Louis XVI) Fransa Krallık tacını giyme töreni Paris’te „ekmek kıtlığı“nın doruğa ulaştığı zamana rastlar. "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!" sözü ise;, İsrafa, lükse ve itibara çok düşkün olan karısı Kraliçe Marie Antoinette’i kötülemek maksadıyla ona mal edilmiştir, „Et bulamıyorlar ise istakoz yesinler!“ der gibi… 17 Ocak 1793’te Ulusal Kongre oybirliği ile Kral Ludwıg XVI‘yı „Vatana İhanetten“ idama mahkum etti ve 21 Ocak 1793 günü Paris Devrim Meydanı‘nda (1795’te adı Concorde olarak değiştirildi)) giyotin ile başı kesilerek idamı edildi. (Wikipedia“dan) |
Muhabbet'le selamlıyor esenlikler diliyorum.