Ruhların dansı
Ölüm kadar sessiz uyku saatleri,
kalabalıktan ayrılan şehirlerdeyim. Adımlarken aşk yalanlarından, yarındaki dipsiz kuyuda hazır yerim. Sağımda ve solumda seçemediğim yüzler, gölgelerden taşan güneş, gözümü kamaştırır. Hayat, akrep ve yelkovanın arasında eziliyorken, gözlerinin kapıları kapalı, dışarısı buz gibi soğuk. Külünü savuruyorsun, rüzgar duvarlarla sevişiyorken, ölüm kadar sessiz uyku saatleri, geceyi gündüze döndüren ışık oluyor gözlerin, hitabında harfim unutulmuş, kir ve pas içinde. Sen benim içimde, yıllardır geziyorsun, kalabalıktan kaçtığımız gürültülü şehirlerde. Bir ayna kırılıyor sabahlarımda, günün ağırısı herkese aydın oluyor. Senin aklında yok düşünmek. Kayıp hislerimi, zincirlerinden çözerken, etlerim kanıyor, takılı kancaları ruhumdan sökerken. Yavaş, çok yavaş, uyku saatleriyle beraber doğar güneş, dönen her şeyde sade bir senin ışığın, insanlar ilk bugün ölmedi, senelerce öldü insanlar. Neden incitir, neden ağlatır, yağmura düşman varlığın. Yarın sevişemez miyiz, peki ya şimdi, ruhumun kuytu köşesine gel. Ruhundaki insanlar, bedenindeki halkalar, aklındaki yargılar. Boşluğa düşen zamanının penceresinden kaç, beni bul, beni korktuğun karanlığında bul ve ruhumun kuytusuna saklan. Ölüm kadar sessiz uyku saatlerinde, sükutu kıskandırırcasına sevişemez miyiz? Enes İLHAN |