Sessiz Şiir
fakat,
gülüşüne güzelliğine şaşıracak ne vakit, şair aklı saçlarının tellerinde kalbi gözlerinin derinliğinde durmadan düşleyen bir rüya bezesi varlığı, kurulan dizelerine armağan şiirin beşerin kuru telaşesinden arındırılmış zihninin orta yerinde bir karanfil, soldu solacak ruhu mühürlenmiş sanki ferahlığı, genişliği kaybolmuş koridorlarında zamanın sesinin o duymadığı yankısı çarpmıyor duvarlarına geçtiği yerde çiçekler açtıran bir şarkı gibi narin okşamalarla asla daha fazlası değil sadece gerektiği kadar duyarak bir an önce değil sadece gerektiği vakitte gerektiği yerde sonu gelmeyen çınlamalarla uzaktan, yakından tınısının üzerinde gidip gelen notaların ve sonrasında detone olmadan söylenen türkülerin bozlakların ve sekiz notanın duyulduğu küçük bir odada dinlemeye koyuldu sesini duyamadı ruhu alelacele kaçmak derdinde duvarları yükseldikçe kararan odanın baktıkça daralan penceresinden oysa başkentin kasvetli havasında gri beton soluyan koşturan insanlardı gülüşünün yankısıyla dans eden o küçük soğuk odada kaldı şair çünkü duymadı şiir İsmail Altın |