Süveyda
Uyanıyorum uykulardan
Bir şafak vaktinin Alaca kızıllığında Kendimi arıyorum Yalpalamasından belliydi ruhumun Ya takılıp düşecekti Dünya ahvalinin karanlık çukurlarına Kanatlanıp uçacaktı ya da Kalubelada verdiği sözün ufuklarına Belliydi serzenişinden zamanın Neden Şimdi Gel ey şair Aşktan beslenirdi bu topraklar, sahi Nerede kalbimiz Süveyda nerede Saman alevi değil bu yanan Bir kıvılcım yetermiş Bu yürek yangınına Har olup tutuşan bu dava Kibritin adı riya Methiyeler dizilsin memleketin Evladını vatan uğruna Avuçlarında kınalarla uğurlayan Ve öperken gözlerini Dudaklarına kan bulaşan Sır tutan, denizlere Küsmüş analarına Ekmek derdi dağları aşmış Yolları boynu bükük adımlayan Yıpranmış diz kapakları Alnında bembeyaz güneşler açmış babalarına Hala bir kalemin çağın gerisinde kaldığını Düşünen çamurlaşmış zihinlere inat Alıp eline çağları aydınlatan O kimi ela Kimi deniz gözlü çocuklarına. Ey aşk Kaf dağının Yüzükoyun yatan devlerini uyandır Uyandır ki kaçsın nefretin, Öfkenin cılızlaşmış sözleri Anka gözyaşlarını döksün Kanayan yaralarımıza Değil misin ki ey aşk Bir masal anlatırsın bize Şirin’i, Ferhat’ı Değil misin ki Mahşerde buluşturan Aslı’yı, Kerem’i Uyan Uyan ki Buluşsun kalemler Hoyrat dizeleriyle şiirin Uyan ki, yalnız Sevgiden aksın gözyaşları Ülkemin Ey aşk, söyle Nerede kalbimiz Süveyda nerede? İsmail Altın |