Yalnızlık TürküsüKader mağduru bir adam duruyor, işte tam şurada, Vurgun yemiş, kan ağlıyor bak, halinden belli, Mehtap bir başka doğuyor artık, elem çizgisinden belli, Söyleyin o vefasıza, ben unutanları unutmadım. Uyandığımda her sabah, ince bir sızı kaplar yüreğimi, Yıllanmış şaraba döndü, kadehime damlayan gözyaşlarım, Alın, götürün şu şarabı, yalnızlığa dost olanlar içsin, Söyleyin o vefasıza, ben unutanları unutmadım. Saçları kırbaç misali, bedenimde şaklıyor, Oysa ben, mis kokulu ipek diye sevmiş, okşamıştım, Kaşları yay olmuştu, kirpikleri ok, delmişti yüreğimi, Söyleyin o vefasıza, ben unutaları unutmadım. Yorgun bir adam duruyor, hayata inat ayakta, Beli bükülmüş, saçları ağarmış, fakat hiç yılmamış, Terk edenleri yazıyor toprağa bak, elindeki asa ile, Söyleyin o vefasıza, ben unutanları unutmadım. Bitkin bir adam var, bak, işte tam orada, Güneşe yüz çevirmiş, bedenini toprağa, Gözlerinde fer kalmamış, dizlerinde derman, Söyleyin o vefasıza, ben unutanları unutmadım, Bak, nasıl ağlıyor, nasılda hıçkırıyor o adam, Elindeki asası kalemi, kumsal da kara sayfası, Yalnızlık türküsü yazıyor yine, elindeki kalemiyle, Söyleyin o vefasıza, ben unutanları unutmadım. Çınar ağacına çıkmış yine, yakmış bir cigara, Hayatı duman duman, savruluyor sebepsizce, Vefasızın adını kazıyor, titreyen elleriyle, söyleyin o vefasıza, ben unutanları unutmadım. Bir gül, bir karanfil dikmiş bak, nasıl da kokuyor, Gülün adına sevda, karanfile hasret diyor, Sevdası yüreğinde ateş, hasret burunda can kokusu, Söyleyin o vefasıza, ben unutanları unutmadım. |