D'oKuN KaLBiMe SoN KeZbenim bahçemdeki aşkımıza alkış tutan kuş sesleri senin balkonundaki anne gülüşlü reyhan kokusu birleşince sonsuzluk kadar hatırı kalıyordu aşkımızın bende sen yol alıyordun hâlâ el’âlem olanların peşinde çevirdikleri entrikalar uğruna küle döndürmeye devam ediyordun umutlarımızı hatırla sevgilim gün batımındaki kızıllıkta sevişen kalplerimizi sokağın başından iki çarpı kırk üç şiddetindeki sevinçle seni izlememi bütün edebiyat kurallarını alt üst eden adam asmaca , isim, şehir oynamamızı çektiğimiz çaylara düşen noel fallarını sonrasında göğe bile sığmayan kahkaha yağmurunu karda , kışta yaptığımız piknikleri gemi güvertelerinde dans ederken dünyada sadece ikimiz varmışız gibi içimizdeki coşkuyu hatta mezarlıklarda yatanlardan değil dirilerden korkmamız gerektiğini bu aşkı kimsenin yıkamayacağını babam öğretmişti susmayı çok küçüktüm o zamanlar bazen uzun uzun susmak gerekiyor duymak için kalp atışlarımızı ben duyuyorum sevgilim her şeyin farkındayım peki sen duyuyor musun paramparça olan yüreğimin çığlıklarını bırak gereksiz teferruat fırtınasına kapılmayı üç vakte kadar toprağa bölünmeden bedenlerimiz eğilip yüreğimizden öpelim z’amansızız sevgilim nagihan |
İçimde bir sessizlik hakim
öpen yok ' ki yüreğimi
tekme attı düşünceler
dilimde ayrılık şarkıları
fırtınalarda kayboldum.
Böyle mi? olması gerekirdi
hiç bir şey olmamış gibi
ben benden gitmişim
sen benden gitmişsin.
Uzun lafın kısası;
ben nerede yalnış yaptım...
yüreğinize kalemize sağlık.