ZAİL’A
Bulutlar savrulur, gökte yel eser,
Bahar geçer gider, ardından pervasızca, Güz gelir, iki kapılı karanlık bu zindanda, Zail’a, Tükenmişliğin yorgunluğu bu, içimde, Bir türlü kapatamadığım aralık kapılarım, Belki tenin, belki en olunmaz şeyler kim bilir? Takılıp kalmışız prangalara öyle, belki de. Zail’a, Kapatma gözlerini; Bak! Kuşlar ötüyor ağaçlarda son kez; Dinle! Varlığının en güzel utangaç köşesinde, İntihar etmek gibi; ölen yok! yani ölesiye, Zail’a, Belki yıllarca, belki bir ömür sürecek bu, Uzaklardan akan gözyaşını hissedince, Duymamak mümkün değilse de, Penceremde kar, gözlerde yaşanmış hatıralar, Yıldızların, ufukların da çok ötesinde. Zail’a, Kaç kez eksilip de çoğalır ki içinde, bir insan, Birgün elbet anlayacaksın dedi vakur şair, “Bugün yemyeşil bir vadi olsan da sen, Ne zillettir ki ömrüm, sonbahar misalidir.” |