DEĞİNMELER IX
Bir canlıyı öldürmenin ne kadar çok yolu var tanrım
Bunların hepsini sen mi yarattın? Çocukları değil ama (onların anne, babası var) Fosforlardan taç yapılmış bir bahçenin ortasında Teğet geçmeyen kuşlar değiyor alınlarına Sensizliğin içinde kayboldu sesim Ellerim yara, bere Tutamaz ıslığına asılı nağmeleri O çok bildik, dedelerimizden kalan dertlerimiz Ezdi bir yanımızı Diğer yanımız “… saçını tarıyor” Aynada kalmış silüetinin Sevinçlerimizi almamıştı Nuh zaten gemisine Dertlerimizi severek tutunmayı öğrenmiştik hayata Sen gittin Mahallenin sükûneti, bir avuç toprağa sattı kendini Yüzlerimiz irinleşmiş bir kabuk artık Gözlerimiz ah! Görmeyen kör gözlerimiz Akıyor bir bilinmezliğe Bayrakları silikleşmiş korsan gemileri Kıyılarımızda Derisinin altında insan olmayanların Tanrıya inanma sûreleri Kara kanları pompalayan Bir bataklığı boşaltmak ister gibi Balçığı bir yandan bir yana aktaran Kaba, siğilli avuçları İncelmiş fikirler ve Düşünce kayışları Uzun bir ipin ucuna bağlı inanca tutunan Kırık parmaklar Eller aklını kaybetti Dünyanın dengesi bozuk Kafatasında bir at nalı büyüklüğü İhanet Yıldırımlar taşıyor Kendi cephesini dağıtmaya Bombalar Çocuklar Gökyüzü kayıp Rahimler mühürlü Sislerin arasında kaybolma isteği Bitmeyen hüzünlü bir yüz Ve gerisi Ölünemeyen yaşam Yaşam mıdır zaten? |
yerini fazlasıyla hak etmişti dizeleriniz
Takdirim kalsın şair
Saygı ile