Aşkın Melal Hali
Tutamak ahşaba nakışlı...
Elinde ölgün çiçekler meneviş... Yarı sarı ve saydam kainat kubbede gök tılsım Terk-i edepten sakınmış Gül bahçesinde dikenlerle tutsak Dört nala nigarın kamçısı okşuyor rüzgarı Bebek gibi elleri var ama nâlân Yuları hafif hafif aks ederken göğe Aşkın tüm endişeleri parmak uçlarında Uzakta bir sandalye Maun kaplamalı ve sedef kakmalı Ayakları kehribar, kolçakları öd ağacı Eline ne geçiyorsa fırlatır Beyaz zambakları şapkası Şapkayı yıldızlar Yıldızı aşk bellemiş gayrı Bir ara pencere, kelebeğinden kurtulur Tüm camlar tuz buz şangır Yerinden titrer gümüş ibriğine bakar Donanmıştır gayrı sonbahar Kelebeği uçurmuştur İçimi yakmış küleylan ! Atın yeleleri tüy tüy kıvılcım olmuş Gözlerimi serinletir sorunmuş şuleler Külü düşer merdivenin başucuna Tıkır tıkır yelkovan güler zamana Gaipten düşer şose kaldırımların dip bucaklarına Seni sevdikçe yavaş yavaş Sandalyemde ruh timsallenip ağırlanır kara gözümde Küleylan sorudukça alevi Yüreğim serinler Benim dümenim sensin Örselediğim tüm hazinelerim Girdapsız tutuk ve yorgun biraz Samyeli ayaklarımı tuzla Ellerim kavrulsun yavaşla, yavaşla Dikenli telleri tut kanasın Gölge perhiz etsin güneşe Bulutlar doru ile güreşip güreşip Çığırtkan borular üflensin Çiçekleri dumanlı evin yasıyla gam-zede Işkın hecesi yıldızlar olmalı Gök, asi meykede Dolular ile içelim gönlümüze ! Anlatmaya yetmiyor sevgili Rıhtıma düşen gözyaşıma tembih ettim Sen gelmeden kurumayacak Avluda sarı ışıkları direklerin yorgun gözleri vardır Aşk belki o gözlerde uyuyakalmak sayıklamaktır |
Aşk hem gül hem dikendir
seven sevdiğinin gönlüne gül dikendir.
Yani gül mü diken mi sunacaksın sevdiğine...
İşte bütün mesele bu!