BABA
Hayal ettiğin tabloyu çizemedim hiçbir vakit...
Zaten kâğıda değil, hep suya sürdüm fırçayı... Etrafımda dolandı azı dişler... Sonunda feleğe kaptırdım paçayı... Yalan söyleyince nasıl oynardı dudaklar? Hakaretin tadı güzel miydi? Tokat atarsam acır mıydı titreyen elim? İhânetin omzuna yaslanınca kirlenir miydi dertli başım? Ömrümün yarısına geldi yaşım!.. Öğrenecek tonla hâinlik vardı lügatta... Yarım gram ders alamadım... Hani o elma şekeri vardı ya? Akşamları lunaparkta yemek için can attığım. Avuturdun beni onunla... ...ve bindirmezdin tehlikeli diye dönme dolaplara... Hayat arkamdan ne dolaplar çevirdi baba!.. Kurtlu tarafından yedirdi elmayı her defasında... Neydi adam olmak? Düştüğün yerden hiçbir şey yokmuş gibi kalkmayı öğrenmek mi? Ben mutluyum diye yalandan yeminler etmek mi? Yoksa istediğin yoldan yürümek mi? Nereye kadardı baba? Her an olmayacaktın ki yanımda... Gurur yapma!.. Ağla hadi... Ahvâlimi gör de üzül feryat figân ederek!.. Ama Allah aşkına çekilme izbe yerlere!.. Ağla baba!.. Yıllarca merak ettim gözyaşlarının ne kadar şeffaf olduğunu!.. Bak büyüdüm baba... Çoooooook büyüdüm!.. İbrahim Halil MANTIOĞLU |
Bazen yüreğindeki mısraları dökmek güzeldir
Erkek taşıyamaz bazı duyguları
Hikaye yazan kişiye sorulmalı
Yüreğimiz duygunuz kaleminiz daim olsun