ÇİLE KASÎDESİ
. . _ _ / . . _ _ / . . _ _ / . . _
Feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün ☆ ÇİLE KASÎDESİ ☆ Çileden kükrüyorum sancılı aslan gibiyim. İşin aslında en ürkek dişi ceylan gibiyim. Bâzı anlarsa içim sığmaz olurken içime, Şahlanır duygularım; sanki küheylan gibiyim. Çoğalıp her gece gök kubbeyi sallar kederim. Gizemim kalmadı artık ele âyân gibiyim. Güneşin doğduğu yerler hep ışık olsa bile, Düşlerin gölgeli şehrindeki meydan gibiyim. İlkbahar gelse apansız; çiçek açmaz ki bana. Küf kokan en havasız bir kara zindan gibiyim. Tadı gitmez damağımdan, dökülen gözyaşımın. Üstelik en karasından koyu katran gibiyim. Nerde bir dertli garip ağlasa yoldaş olurum. Başka gözden bile sızmış yaşa müjgan gibiyim. Bir avuç sevgiye günden güne hasret kalarak, Neşesiz, kalbi buruk, sol yanı noksan gibiyim. Yarının târifi bir bilmece zihnimde duran. Perperîşân ve umuttan yana nâdân gibiyim. Istırâbım çok ağır, ölmeden öldüm bir ömür. Bu büyük sabrım için takdire şâyân gibiyim. Tutacak olsa da âhım, geri gelmez ki bu can. Zâlimin verdiği vur emrine kurban gibiyim. Kurtuluş belli ki her canlıya Nûh’un gemisi. Bense isyâna düşenden öte tûfan gibiyim. Yalnızım belki de durgun görünen, gözden ırak. Oysa sevdâya yol almış koca kervan gibiyim. Çâresiz gam yüküyüm kendimi bildim bileli. Mutluluk sarhoşu âşıklara hayran gibiyim. Geçmeyen bir sızı sînemdeki hicrân yarası. Bu gönül boş yere mahzun diye pişman gibiyim. Kavurur her yüzü bir anda sitemkâr bakışım. Sönmeyen yangını koynundaki, külhan gibiyim. Her defâsında kahırdan hazırım patlamaya. Sıralanmış yüce dağlardaki volkan gibiyim. Kahredersem kızarak; belki de âlem üzülür. Endişem kendimedir, nefsime kalkan gibiyim. Korkarım, kimseye pek mutlu havâdis veremem. Kanayan bir kalemin yazdığı ferman gibiyim. Sûretim gökkuşağından bile eşsiz görünür. Dışı renklerle donanmış, içi vîrân gibiyim. Çaldılar vaktimi, beyhûde kapıldım yalana. Gülmeyen bahtıma gündüz gece düşman gibiyim. Bir yanım gurbet iken, bir yanım özlemle dolu. Eşi nâdir bulunan dengeli mîzân gibiyim. Biriken kârı zamânsızca elinden giderek, Hızla iflâsa düşen yaşlı bezirgân gibiyim. Eskiden kıymeti varmış demek insan olanın. Kilim olmuş; ayak altındaki kaftan gibiyim. Kuruyan toprağa benzer, daha genç yaşta tenim. Suya hasret yaşayan tâze gülistan gibiyim. Müptelâ sanki beden gitgide her hastalığa. Feleğin boynuna geçmiş çürük urgan gibiyim. Kısa kaldım üşüyen nağmelerin her sesine. Kaderin yüklüğe kaldırdığı yorgan gibiyim. Ben miyim sâdece bilmem ki hayattan yorulan. Kabaran dalgası dinmiş derin umman gibiyim. Kapılır bâzı zamanlar gönül azgın sulara. Yönü kaybetmiş olan kaygılı kaptan gibiyim. Sonu gelmez acıdan kalmadı rûhumda huzur. Yolcunun şaştığı hengâmeli bir han gibiyim. Bir öğüt öğretiyormuş kula bâzen çileyi. Yüce dergâhlara yıllar yılı mihman gibiyim. Unutulmam, üzerimden bir asır geçse yine, Derdimin âhı olan dillere destan gibiyim. Böyle ıslak anılar kaldı hayattan geriye. Bu tükenmez çileden yer ile yeksan gibiyim. _/’ İbrahim Halil MANTIOĞLU ’\_ |
bir iki şah mısra yakaladım gibi şiirde ama gümbürtüye gitti buralana buralana akıp giderken şiir, ben de kaptırdım zihnimi akıntıya..
Ne denir, yaşattığınız duygular için teşekkür ederim.
Eksik olmayın üstadım.
Saygılarımla.