YIKTIN GÖNÜL SARAYININe kadar da olsa iyi niyet, latife, güldürmez Kıt geliyor anlamayana, had aşanı da biliriz Gönül uçsa da alçaklardan okuyamaz bön bakan Satar cakasını da esenliği bir yanına sığdırmaz. Şu kendini tartabilmek en ulvi erdemmiş anladım Hata yapabilme her kula ara ara uğrar imiş Bir ders çıkarabilenlerle yürünürmüş de bu yol Gönle zarar ise sözler sus, konuşma ve ağırdan ol. Bilen bilir aşılan yolların tozunu, dumanını,efkârını Ne kadar da kaçsan kibirden, dürter her an birileri. Ahlara sığınmanın da yok kurtuluşu bu kesin Sen beni değil ki özümde gönül kâbemi yıktın. Her hezeyanının faturasını çıkarmak da var ama İğne ve çuvaldız mevzuudur bu işler kanımca Minnetle sarıldıkça feyz almak katacakken değeri Çuval dolusu yenecek, besleyecekti. helak ettin inciri. Senin için değil miydi şu koparılan fırtına Karış karış, kulaç kulaç sen diye düşmüştük yola Meğer bizi yolların amansız fırtınaları,yokuşları Ve yerinde onların acımasız dev dalgaları değil, Yaban eden duruşun, kırıp döken üç sözün Dokunması etmiş yerle bir, ah yüreğim geçmiş ola. Umudumuz bazı bazı geri adıma meyillidir belli O geri adımlardır ki hayatın en hazza vasıta izleri Devrilen bir masa değildir öfke nöbetlerinde bil Yarınlara açılan kapıları da kapatandır şu şol dil. Üzülme be deli gönül, sen narin bir çiçeksin Koparılırsan toprağından elbette solacak, öleceksin. Ve o zaman kırılan yerlerinin ki sayısı çoktur onun Devasını yine sevgide, paylaşmada bulacak, Kalan ne var ise bu yıkımdan sonra bile ve güçlüce Zeminden fışkıracak, en mülayim halinle yeşereceksin. Oğuzhan KÜLTE |