BİR BEKLEYİŞ Kİ NİHAYETEÇıkıvermek zirvelerine dağların ve hevesle Yerden kesilir gibi olmak var, rüzgardaki esişte Kim tutabilir kendini, karşı konulması zor işte Sıradanlığından kurtuluruz şu kesmekeşin İpinden boşalmış uçurtma olmaktır asıl özgürlük. Ne yapsam olmuyor, çağırıyor memleketin Ayak basılmamış yaylaları, düzü, inişi,tepesi Köhnelikler keşfedilecek coşkun adımlarla Yorulmak olur mu hiç, neler fısıldıyor şirin dere Çamlar yıkılıyor ritmiyle rüzgârın sola, sağa Karşılama komitesi gibi yeşili, börtüsü böceği... Hele bir yol bulabilseydim o yıllar öncesine Açılacakmış gibi kapılar maziye, hem de ardı sıra Fakat bir benden geliyor ses, nefes yok başka Beni ben olduğum için sevenler de var, ordayım Ne çare ki kabirler konuşmak bilmez, hep dinler Ve belki de her geçende önünden kırklar, elliler Rahmete nail olmak için bizden dualar bekler. Her girişimde köye geçemem selamsız, sabahsız Verdiğim selamı da alırım yine kendimce ahsız Amca, hala, konu, komşu kalmasınlar hiç duasız Ne günleri yaşadık onlarla unutulur mu öyle Her gelişte yitirimler vardı ve arttılar giderek Yankılanıyor sesleri kulağımda, işte bendeki realite. Aradan geçen aylar, yıllar olsa da canlıdır Yürekten sevilenlerse mevzu, ayırmaz kabir Et ve kemik sadece geçici ve yıpranan elbisedir Bizim duyduğumuz his, algıladığımız gerçek Bu dünyalı değildir, uzanır da uzanır o ötelere Gönül mekanının yeri derler ki ona, adı sevgidir,. Nefesler, sözler bitse de gelince emir Kan ile değil bu bağ ölümle bulsun son. Can bağıyla sarmalanmıştır özde, biteviyedir. Siyah beyazlı da olsa bakiyesi gidenlerin Yahut ellerinden çıkmışsa binbir zahmetle Köşedeki asa, tozlanmış ve küskün palto Daha karıştırırsak çıkacak ortaya kösteklisi saatin. Özlemleri ne büyük yer edinmiş zihinde, anladım Bir kış vakti durmuşum kar altında uzunca Sanırlar ki masaldan fırlamış kardan adamım. Tat vermiyor onlarsız şu gezinti, işte gerçek İki satır kırk katır hesabı yapanlara bak Sanki hiç geçmemişler oncadır kabir önünden Yarına garantin varmış gibi haydi böbürlen. Kalan işleri hep oldu gidenlerin, yine kalacak Dünya dedikleri şu mekan boştur, yine dolacak Vakti gelenler özletecekler sevenlerini, üzecekler de Çıkılacak dönülmez sefere, sol yanda hüzün perde perde Bizlerden de bakiyesi var olsun istiyorsak sonrasına Ne gönül kırmalı, ne hırs yapmalıdır ki değmez Kimselere eğilmeyen o başlar, burnu uzunlar Mektepliler, alaylılar, çocuk, genç ve yaşlılar Kimseyi ıskalamıyor ki ölüm, hayatı tartalım yeniden. İnanın ki ya iki metre ya da bir soluktur izzeti Varken halen aramalı canı, sormalı, sevmeli Hırsıyla bu gidişatta sürüklenmek elbet yıkımdır Nihati olan şu arzın yoğrulduğu hamur var ya Ne kindir,ne de haset, eni de sonu da aşktır. Ne hüzünlü türkülere verirler kulak ne de ağıda Kabirler ibret olmalıdır her imanlı kula Vee bu hezeyanlarla dolaşıp duruken öylece Tanıdık bir sese yöneldim, dedim efendim Kabri bırakırken arkamda sadece mesafeydi bu Onun gereğini de yaparak yaşamaktı ölçü Tutturdum dile yapışmış dokunaklı bir türkü Yürüdüm de yürüdüm ta ki gün batımına dek, Uzadı da uzadı gölgem, geceleredir bende sitem Kapattım şimdilik kabrin giriş demir kapısını Döneceğim oraya ben de bilinmez bir yerde, saatte Gönlü incitmedendir istikamet, yaşamalır bunu dem dem. Oğuzhan KÜLTE |
Kaleminize gönlünüze sağlık.
Her daim esenlikte kalın.
Saygılarımla.