ÜLKEMİN HALİ, İSLAMIN SERENCAMI
Geçerken hayalen, şu İslam’ın diyarından,
İnleyip durdum her an, yıkılmış han-u mandan. Ne hayasız bir asır ki, kalmamış insanlık. Sahipsiz bir dünya ki, üstü koyu karanlık. Ah edip inliyordu herkes kara bahtına, Sanki dev oturmuş hepsinin gönül tahtına. Bir tarafta, hunharca katledilen dost yüzler, Öbür yanda, bunu zevkle seyreden yüzsüzler. Nerde? humanist felsefeyle, etrafa küfür salanlar, Hani? demokrasi çığlığı atan nadanlar. Zulüm ile abad olunmaz, doğru amenna, Zalimin karşısında, duruyorlar temenna… Bir baharın gelmesini beklerken insanlar, Sarmıştı herkesi, içten içe hafakanlar. Ne güneş doğuyordu, ülkeye ne bir hilal Zalam zalam üstüne, sarmıştı bizi melal. Katletti masumları, asrın firavunları, Dünya sessiz sessiz seyretti bütün bunları. Heyhat, silinmiş vicdanlarda, Havf-ı Yezdan’ın, Kaçmalı uykusu, vicdanı olan insanın. Dar-ı İslam’ın başına gelenler nedendir. Birlikten değil, ayrılık ve çekişmedendir. İlahi yetmez mi? çektiğimiz çile kaderden, Doğsun artık şu güneş, sıkıldık gecelerden. İnmezse eğer üzerimize O ezeli nur… Kalmadı hiç kimsede ne tahammül ne huzur. Bu hal ile meşbu geçiyorken günlerimiz, Ne duyan var, ne soran, perişandı halimiz. Bu nasıl vicdan, bu nasıl insanlıktır böyle. Ey dost, yetiş imdada, bir defada sen söyle. Söyle, belki tesir eder kalpten hepimize Yıllar yılı girmedi hiç huzur semtimize. İlahi, mahrum etme bizi, inayetinden, Lutfet bize bitmeyen o engin rahmetinden. Rahmetini duydukça vicdanımızda, bir bir Kalmaz vicdanlarda zulüm, hep rahmet söylenir… ...andelip... |