10
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
306
Okunma
Gecenin mehtabı, gönüllere düştüğü ân,
Dolunay hâlesiyle, seni görürdük inan,
Bir maşuk edasıyla, kalır dehlizde sevdân,
Gün biter, güneş söner; gece çökerdi hüzün,
Kalpler durgun, umut boş, mavi iken gündüzün.
Mahzenin çehresinde, küf kokulu bir duvar,
Aşığın rahlesinde, hercai çiçekler var,
Ruhlar ölü gibidir, kalbin içinde mezar,
Açılan kabirlerden, yükselir arşa selâ!..
Hasta olan ruhumuz, infazına müptelâ,
Ey kalbimdeki hayal, erer misin huzura?
Riyakar bir tazarrudan gidilir mi nura?
İsrafil melek bir gün, üflediği an sur’a
Uyku tutmaz gözleri, akla ziyan bir acı
Vicdansız bir hayatın, hep zehirdir ilacı!..
Öyle bir hicrandır ki; derya gibi bir serap,
Umudum sana muhtaç, çekilmiyor ızdırap,
Hayaller birer kâbus, hicrandır gönle azap,
Raks eden zihinlerin kıskacında kalmakta,
Ruhun vâveylâsı bu senfoniyle çalmakta.
Kalbin vuslât arzusu, giderken hep sonsuza,
Yürekten intizar et, yük olmazsa omuza,
Gamze çakan gözlerin, bakarken yakamoza,
Güllere hazan vurur, baharın gölgesinde,
Kuşlar kanat çırpardı, ölümün ensesinde.
Ruhumuz ölse bile, vicdan vardı her canda!
Masmavi gökyüzünü, karanlık sardığında,
Her mevsim bahar olur, her kışın arkasında.
Vicdanım vehm içinde, dosta gitmez hitâbım,
Sancılı bir hayatın, pençesinde bîtâbım.
...andelip...
5.0
100% (21)