olmayan kervanları bekleye bekleye yitirdiğimiz umutlarımızın yıldızsız ve aysız gecelerinde katran kazanlarına atılışlarımızı seyrederken ziftlenecekmiş cellatlarımızın yürekleri bize elleri bağlı beklemek düşecekmiş
içini tersyüz etmedikçe anlayamazsın kaderi çünkü yolculuklarını içine yapmadıkça anlayamazsın gözyaşlarını öfkelerin doğrarken pare pare kristal kürelerin taşlık yollarda tuz buz edilirken dallarını fırtınalar çiçeklerini ayazlar vururken kaderine sığıntı olamazsın
kader gelir bir vakit baht olur kader gelir bi vakit taht olur kaderimiz bunlar olmayacaksa bu hayatta işimiz ne
* münafıklar güruhu her zaman her fırsatta kainatın efendisinin lekesiz, tertemiz mahrem hayatına dil uzatacak kadar küstah ve adice hareket ediyorlardı
hz. aişe’den (r.a.) resulullah (a.s.m.) herhangi bir sefere çıkacakları zaman ezvac-ı tahirat arasında kur’a çeker kime düşerse onu beraberinde götürürdü beni müstalık aazasında kur’a hz. aişe validemize çıkmıştı
hz. aişe validemiz anlatıyor resulullah ile beraber sefere çıkmıştım bu sefer, tesettür ayeti inzal buyrulduktan sonra idi bunun için ben hevdeçin içinde taşınır konak yerine de hevdeç içinde indirilirdim.
resulullah (a.s.m.) beni müstalık gazasından dönüyordu medine’ye yaklaştığımızda bir konak yerine indi gecenin bir bölümünü orada geçirdi sonra göç edilmesini emretti
hareket emri verildiği zaman ben kalkıp ihtiyacımı gidermek için yalnız başıma ordudan ayrılıp gittim dönüp bindiğim devemin yanına geldim göğsümü yokladığımda, yemen göz boncuğundan dizilmiş gerdanlığımın kopmuş olduğunu fark ettim
bu gerdanlığı annem ümmü ruman düğün hediyesi olarak takmıştı dönüp gerdanlığımı aramaya koyuldum onu aramak beni yoldan alıkoymuştu
ben öyle zannetmiştim ki sefere iştirak etmiş olanlar bir ay bekleseler dahi benim devemi, ben hevdeçte bulunmadıkça sevk etmezler
yolda bana hizmet edenler gelip hevdecimi yüklemişler bindiğim deveyi de hareket ettirmişler onlar beni hevdeç içinde sanıyorlarmış
hizmetçiler hevdeci yüklemek üzere kaldırdıklarında hevdecin ağırlık derecesinin farkına varamamaışlar hem ben, küçük ve zaif bir kadındım deveyi sürüp gitmişler
gerdanlığımı, ordu ayrılıp gittikten sonra buldum hemen dönüp ordugaha geldim ancak onlardan kimseyi bulamadım hepsi çekip gitmişti ben de orada evvelce bulunduğum yere geldim çarşafıma bürünüp yanımın üzerine uzandım hevdeç’te beni bulamayınca aramak için yanıma gelirler sandım o sırada gözlerimi uyku bürüdü, uyumuş kalmışım
safvan bin muattal ordunun arkasına kalır halkın mallarını araştırır bir şey kalmışsa kaybolmamak için alıp diğer konak yerine götürürdü
safvan, askerin arkasından yürüyerek sabaha karşı bulunduğum yere doğru gelmiş uyuyan bir insan karaltısı görünce gelip başucuma dikilmiş beni görür görmez tanımış
safvan, beni görünce şaşırarak inna lillahi ve inna ileyhi racıun biz Allah’ın kullarıyız ve muhakkak O’na dönüp varıcıyız dedi hemen onun sesine uyandım. çarşafımla yüzümü örttüm
vallahi, onunla ne bir kelime konuşmuşuzdur ne bir kelime işitmişimdir bundan sonra safvan, devesini ıhdırdı beni, binsin diye ayağını devesinin ön ayağına bastı bin… dedi ve kendisi geri çekildi
ben de hemen kalkıp deveye bindim kendisi de devenin başını, yularını çekerek askere yetişmek için süratle ilerlemeye başladı sabaha kadar askerin arkasından yetişemedik nihayet asker konak yerine inip yerleştiği sırada idi ki safvan’ın, devemin yularını çekerek konak yerine getirdiği görüldü
safvan bin muattal hz. aişe validemizi deve üzerinde getirirken münafıkların başı abdullah bin übeyy’le karşılaştı übeyy, bu kimdir diye sordu aişe’dir dediler
baş münafık bu masum hadiseyi diline dolamak istedi bu meşum niyetini hemen orada izhar etti vallahi …ne aişe, o adamdan dolayı kurtulur ne de o adam, aişe’den dolayı kurtulur bir sürü alçakça laf etti.
ordugah, başmünafık übeyy bin selûl’ün yaptığı iftira ile çalkalandı
ne var ki, kalblerinde hastalık bulunan dilleriyle iman ettik deyip kalben iman erişmemiş bulunan münafıklar hususan abdullah bin übeyy bin selul bunu bir ganimet bilmiş ve diline dolayarak hz. aişe validemize iftirada bulundu
maksadı resul-i kibriya nazik ruhunu rencide etmek müslümanları birbirine düşürmek birbirine karşı olan itimatlarını sarsmaktı
übeyy’in başlattığı halktan bazı saf müslümanların tuzağa düşerek etrafa yaydıkları iftira hadisesinden hz. aişe’nin uzun bir müddet haberi olmamıştı
bu hususu hz. aişe (r.a.) şöyle anlatır medine’ye gelince ben çok geçmeden ağır bir hummaya tutuldum bir ay çektim bu esnada halk arasında iftiralar dolaşıyormuş ben ise olanlardan bütünüyle habersizdim
aleyhimdeki iftiraları resulullah’la annem ve babam da duymuşlar bana hiçbir şeyden bahsetmemişlerdi
beni şüphelendiren bir husus vardı nebi’den (a.s.m.) daha önce hastalandığım zamanımda görmüş olduğum lütuf ve şefkati bu hastalığım esnasında görmüyordum ve adımı bile zikretmeden hastanız nasıl diyor bununla iktifa ediyordu
hz. resulullah, hz. ebu bekir söylenenleri duymuş olmasına rağmen hz. aişe’ye bir şeyden bahsetmiyorlardı hz. resulullahın kendisine karşı tavrından alidemiz endişe duyuyor ve üzülüyordu
hz. aişe, iftirayı nasıl öğrendiğini de şöyle anlatır aradan yirmi küsur kadar gece geçmişti hastalığımı atlatmış nekahet devresine girmiştim
ben, yine bir gece mıstah bin usase’nin annesi ile hacet giderme yerimiz olan menası tarafına çıkmıştım mıstah’ın annesi, çarşafına takılarak düşünce mıstah yüzünün üzerine düşsün, kahrolsun diyerek oğluna beddua etti
ben, ey ana ne diye oğluna beddua ediyorsun dedim o, vallahi ben, ona senin aleyhinde söylediklerinden dolayı beddua ediyorum dedi
o, neler söylemiş diye sordum mıstah’ın annesi iftiracıların söylediklerini bana teker teker anlattı hastalığım tekrar geri geldi vallahi, üzüntümden o kadar ağladım ki ağlamaktan ciğerlerim kopacak, parçalanacak sandım
hastalığında hz. aişe’ye annesi ümmü ruman bakıyordu bir gün yine resulullah, selam verip yanına girdi hz. aişe’nin ismini zikretmeden hastanız nasıldır diye sordu başka da hiç bir şey konuşmadı
hz. aişe der ki artık kendimi tutamadım ya resulallah şimdiye kadar görmediğim eziyeti görüyor ve çekiyorum bana müsaade etsen de annemin evine gitsem hastalığıma orada bakılsa olmaz mı dedim
resulullah, gitmende bir mahzur yok dedi ben, ebeveynimin yanına gidip, aleyhimdeki haberin içyüzünü anlamak istiyordum resulullah, yanıma bir hizmetçi katıp beni babamın evine gönderdi
annem, kızcağızım, sen niçin geldin diye sordu anneciğim, halk, benim aleyhimde neler söyleyip duruyormuş da siz bana hiçbir şey sızdırmadınız
annem ,kızcağızım, sen kendini hiç üzme sıhhatini düşün vallahi, bir kadın senin gibi güzel ve kocasının yanında sevgili olsun ve onun birçok ortakları bulunsun da ve onu kıskanmasın ve onun aleyhinde bir takım laflar çıkarmasınlar bu pek nadirdir
babamın, bundan haberi var mı anne evet dedi resulullahın da haberi var mı anne evet dedi kendimi tutamadım hıçkıra hıçkıra ağladım
babam, damda kur’an okuyordu sesimi duyunca, indi anneme ,nedir bunun hali diye sordu annem, hakkındaki dedikodulardan haberi olmuş babamın da gözleri yaşla doldu.
resul-i ekrem efendimiz hz. aişe aleyhinde yapılan iftiranın etrafta konuşulduğu günlerde vakitlerinin çoğunu evinde geçiriyor pek dışarı çıkmıyordu konu ile ilgili vahyin gelmesi gecikince ashabıyla konuştu, onların fikirlerini aldı
hz. ömer fikrini şöyle ifade etti ya resulallah haşa… bu büyük bir bühtan ve iftiradır kesinlikle biliyorum ki, bu, münafıkların yalanlarından birisidir
Allahü Teala, sizi koruyor Allah, nasıl olur da aileni, böyle kötülüklere bulaşmaktan korumaz…
hz. osman ise görüşünü şöyle açıkladı ya resulallah Allah, gölgenizi bile hiç kimseye çiğnetmezken nasıl olur da sizin ailenizin namusunu herhangi bir kimsenin kirletmesine meydan ve imkan verir…
hz. zeyneb (r.a.) peygamberimiz (s.a.v.)’in zevceleri arasında güzelliği ve efendimiz yanındaki mevkii ile kendisini hz. aişe validemizle eşit görür zamanzaman rekabet ederdi
hz. aişe hakkında en küçük kötü bir zanna kapılmamıştı resulullah’a şu cevabı vermişti
ya resulallah ben kulağıma gelmeyeni duydum demekten kulağımı görmediğimi gördüm demekten gözümü korurum vallahi, ben onun hakkında hayırdan başka hiçbir şey bilmiyorum
resul-i ekrem zevcesi hz. aişe’nin böyle bir isnaddan uzak olduğunu çok iyi biliyordu böylesine aâince ve sinsice planlı bir iftiranın halk arasında yayılması, kendisini son derece üzmüştü
hz. aişe’ye karşı ister istemez tavrını değiştirmesine sebep olmuştu mescidde irad ettiği hutbede bunu açıkça ifade ediyordu
ey müslümanlar cemaatı ailem aleyhindeki iftirasıyla beni üzüntüye düşüren bir şahsa karşı bana kim yardım eder
vallahi ben, ailem hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum iftiracılar öyle bir adamın ismini de ileri sürdüler ki ben onun hakkında da hayırdan başka bir şey bilmiyorum…
hz. aişe’ye iftira edilişin üzerinden bir ay gibi uzun bir müddet geçmiş olmasına rağmen resul-i ekrem’e (a.s.m.) bu hususta herhangi bir vahiy inmedi
irad ettiği hitabesinden birkaç gün sonra hz. ebu bekir’in evine vardı selam verdikten sonra hz. aişe’nin yanına oturdu ve şöyle dedi
ey aişe hakkında bana şöyle şöyle sözler erişti eğer sen bu isnatlardan uzak isen yakında Allah seni onlardan beri ve uzak tuttuğunu açıklar…
hz. aişe şöyle anlatır resulullah (a.s.m.) sözlerini bitirince gözümün yaşı kesildi hemen babama dönüp resulullaha bu hususta benim tarafımdan cevap ver dedim babam…vallahi kızım resulullaha (a.s.m.) ne diyeceğimi bilemiyorum dedi
hz. aişe şahadet getirip Cenab-ı Hakka hamd ve senada bulunduktan sonra vallahi, ben kendim için de sizin için de yakub’un (a.s.) oğulları ile olan misalinden başka getirecek misal bulamıyorum nitekim, o zaman ’... Artık, bana düşen güzel bir sabırdır söylediklerinize karşı ancak Allah’tan yardım istenir.’demişti
henüz resul-i kibriya yerinden kalkmamıştı ev halkından da hiç kimse dışarı çıkmamıştı efendimize hemen orada vahiy geldi
hz. aişe o anı da şöyle anlatır resulullahı, vahyin ağırlığı ve şiddetinden terlemek gibi vahiy alametleri bürüdü nitekim, vahiy sırasında kış günleri bile kendisinden inci tanesi gibi ter dökülürdü
resulullahın (a.s.m.) üzerine elbisesi örtüldü başının altına da deriden bir yastık konuldu vallahi, ben ne korktum ne de aldırış ettim o fenalıktan uzak olduğumu Allah Tealanın bana zulmetmeyeceğini biliyordum
vahiy hali, resul-i kibriya’nın üzerinden kalkınca, sevincinden gülüyordu müjde ey aişe Yüce Allah, seni kesin olarak tebrik etti yapılan iftiradan beri ve uzak kıldı dedi hz. ebu bekir de son derece sevindi yerinden kalkıp kızı hz. aişe’nin başını öptü
Cenab-ı Hak, konu ile ilgili olarak resulüne indirdiği ayet-i kerimelerde şöyle buyurdu
‘iftirayı atanlar, içinizden bir zümredir bunu sizin için bir şer saymayın aslında bu sizin için bir hayırdır böyle imtihanlar sizin sevaba erişmeniz için birer vesile teşkil eder.
‘iftir atanların her birinin, o günahtan kazandığı bir hisse vardır onlardan günahın büyüğünü üzerine alan kimse için ise pek büyük bir azap vardır.
‘o iftirayı işittiğinizde, mümin erkeklerin ve mümin kadınların, kendileri hakkında hayır düşündükleri gibi mümin kardeşleri hakkında da hayır düşünerek bu apaçık bir iftiradır demeleri gerekmez miydi…
‘bu iftirayı ispat etmek için dört şahit getirmeli değiller miydi madem şahit getirmediler o halde Allah katında onlar yalancıların ta kendileridir
‘ğer dünyada ve ahirette Allah’ın lutuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı içine daldığınız şey yüzünden size pek büyük bir azap dokunurdu.
‘ zaman siz o iftirayı dilden dile naklediyor ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağzınıza alıp söylüyor, bunu da basit bir iş sayıyordunuz. halbuki o, Allah katında pek büyük bir günahtır
‘onu işittiğinizde, bunu söylemek bize yakışmaz haşa, bu büyük bir iftiradır demeniz gerekmez miydi
‘gerçek müminlerseniz Allah size bir daha böyle bir günaha asla dönmemenizi öğüt veriyor. ayetlerini de Allah size böylece açıklıyor Allah her şeyi hakkıyla bilen her işi hikmetle yapandır.
‘iman edenler hakkında çirkin söz hareketlerin yayılmasından hoşlananlar için dünyada da ahrette de pek acı bir azap vardır Allah her şeyi bilir siz ise bilmezsiniz…
‘eğer üzerinizde Allah’ın lutuf ve rahmeti olmasaydı ve Allah pek şefkatli ve pek merhametli olmasaydı helak olup giderdiniz…’
böylece Cenab-ı Hak vahiy ile hz. aişe hakkında söylenenlerin bir iftiradan ibaret olduğunu haber vererek
hem resulünün temiz ruhunu pak vicdanını üzüntüden kurtardı hem hz. ebu bekir’in şahsiyetinin küçük düşürülmesine müsaade etmedi hem de müslümanlar arasında zuhur eden fitne ve fesadın büyümesine fırsat vermedi.
resul-i ekrem vahiy geldikten sonra çıkıp halka bir hutbe irad etti sonra da gelen kur’an ayetlerini onlara okudu
yapılan iftirayı dilleriyle yaymakta en çok ileri giden mıstah bin üsase, hassan bin sibit hamme binti cahş’a had vurulmasını emretti iftirâcılara had olarak seksener kamçı vuruldu
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
çiçekleri ayazlar vururken şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
çiçekleri ayazlar vururken şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
İfk hadisesi ... Hz Aişe 'ye atılan iftira. Hz Yusuf'a atılan iftira İftira munafiklardan kalan ve hala günümüzde devam eden kara lekeler... İnsanın niyeti halis dahi olsa insan olmayan bir güruh yanlış anlama çabasında ne yazık ki... Bunun eğitim ve mevki ile alakası olmayan durumlar . İnsanın kalbindeki tohumları dışarıya Ebu cehilce,yada Abdullah b ubey in kendince uydurması ve kötü zann ... Bakın nelere sebebiyet vermiştir. Cenaze namazı bile kılınmamıstir. ... Salat ve selam Efendimize olsun O kadar güzel kaleme almışsınız ki hocam .. Başarılarınızın devamını dileriz ...
“Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve bârik ve sellim” Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.
Ellerinize, yüreğinize sağlık, Allah râzı olsun Muhterem "redfer" Rab'bim sevaplarından size bol bol nasip etsin inşaallah. SelAM ve Muhabbetle. (Aksakal)
Hz Aişe 'ye atılan iftira.
Hz Yusuf'a atılan iftira
İftira munafiklardan kalan ve hala günümüzde devam eden kara lekeler...
İnsanın niyeti halis dahi olsa insan olmayan bir güruh yanlış anlama çabasında ne yazık ki...
Bunun eğitim ve mevki ile alakası olmayan durumlar .
İnsanın kalbindeki tohumları dışarıya Ebu cehilce,yada Abdullah b ubey in kendince uydurması ve kötü zann ...
Bakın nelere sebebiyet vermiştir.
Cenaze namazı bile kılınmamıstir.
...
Salat ve selam Efendimize olsun
O kadar güzel kaleme almışsınız ki hocam ..
Başarılarınızın devamını dileriz ...