Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 94.bölümü
umut işte şehrin günahkar sokaklarında masum hayaller kuran gençler sürgün bakışların mühürlendiği caddelerde kötü sözcüklerin sağanağına tutuldu
gökleri kanatan sözler kararttı aydınlığın üstünü dağların eteklerinde dikenlere battı ayaklar ayaklara dikenler battı sarp yamaçlarda yürekler mülteci sevinçlerini kandil yanan gecelerin en zifiri kuytusuna bıraktılar köreldi gözler
rüzgarda esen rüzigarlar eflatuna boyadı kenti şairlerin okuduğu şiirleri hatırlayan kalmadı neden sonra nelerden sonra niceden ve nice geceden sonra sevgisini isyanlarında ölümsüzleştirmek istedi yağız delikanlılar
düştüler yollara kralın boynunu vurmaya ant içerek az gittiler uz gittiler gah ateşe atılan pervaneler gibi yana yana gah divane olup gah ağlaya ağlaya dere tepe düz gittiler
ah dedikçe bir ah daha ederek ah-u vahı dağı taşı delerek kentin kapısına kadar yettiler cenk başladığında ömre bedel hançerler saplandı yüzlerce kez bağırlarına
yüzlerce kez ölüp yüzlerce kez yine dirildiler yeniden ölebilmek için medine önlerinde Allahaşkına resulü kibriya aşkına ebu bekir-i sıddık aşkına ömer bin hattap aşkına ali bin ebi talip aşkına
saklı sevdaları toprağa düşürmemek için bir yandan kılıç çala çala en son gazelin en son kafiyesinde uçurdular ruhları ve en güzel besteyi söyleyen bir davaya bahşettiler kendilerini
öldüler geride bir destan bırakarak öldüler ruh iklimlerine ercesine akarak türküleri söylendi anneler bebelerine süt verirken ninnilerini dediler
doğrusu böyledir bu hikaye şimdiki elimizde su akışları aramızda hece taşları dilim dilim dilimizde
kıssadan hisse son güneş ufuklardan geçmeden gelin ebabiller uçurarak fravun soylu kralların şehrine sicciller düşürelim başlarına atılalım son hücumda gelin…
* huzaa kabilesinden beni müstalik oymağının reisi haris bin ebi dırar, kabilesiyle birlikte etrafta sözünü geçirdiği birkaç arap kabilesini daha bir araya toplayarak medine’ye müslümanların üzerine yürümeye hazırlanıyordu
böyle bir hazırlığın olduğu haberi medine’ye ulaştı peygamber efendimiz, önce haberin doğruluk derecesini öğrenmek istiyordu ashabtan büreyde bin husaybe’l-eslemi’yi vazifelendirdi hz. büreyde, beni müstalık yurduna gidecek ve durumu öğrenecekti
hz. büreyde, medine’den ayrılmadan önce peygamberimiz (s.a.v.)’e onları şüphelendirmemek ve kendini muhafaza etmek gayesiyle hakikata muhalif beyanda bulunup bulunamayacağını sordu resul-i ekrem gerektiğinde böyle hareket edilebileceği müsaadesini verdi
hz. büreyde, müstalıkoğullarının yurduna vardı onlardan biriymiş gibi davrandı ve şöyle dedi ben, sizdenim. şu adam ,muhammed için derlenip toplandığınızı işittim ben de kavmimden bana itaat edenlerle size katılmak istiyorum müslümanların kökünü kazıyıncaya kadar işbirliği yapalım
beni müstalıkların reisi haris bin ebi dırar biz de, bu iş için hazırlanıyoruz bize katılmakta acele et dedi hz. büreyde, şimdi kavmimden büyük bir toplulukla yanınıza gelirim diyerek oradan ayrıldı hz. büreyde, derhal medine’ye gelip durumu resul-i kibriya efendimize bildirdi
şaban ayının ikinci pazartesi günü idi resul-i ekrem yedi yüz kişi ile yerine hz. zeyd bin harise’yi vekil tayin ederek medine’den hareket etti islâm ordusunda otuz kadar at vardı ayrıca ezvac-ı tahirattan hz. aişe ile hz. ümmü seleme validemiz de birlikteydiler
gariptir ki, münafıklar hiçbir gazaya bu gaza kadar ilgi göstermemişlerdi birçoğu islam ordusuna katılmıştı maksatları ganimetten istifade etmek ve fırsat kollayarak müslümanlar arasına fitne fesat düşürmekti
resul-i ekrem efendimiz, ordusuyla müreysi kuyusu başına kadar geldi hemen orada kendileri için deriden bir çadır kuruldu ordusunu harp nizamına koydu muhacirlerin sancağını hz. ebu bekir’e ensarınkini sa’d bin ubade’ye verdi
hz. ömer’e, la ilahe illallah, deyiniz de canlarınızı, mallarınızı koruyunuz diye seslenmesini emretti müstalıkoğulları bu teklifi kabul etmediler üstelik mücahidlere ok atarak çarpışmayı bizzat başlatmış oldular
mücahitler de onlara ok atmaya başladılar peygamber efendimiz, ordusuna birden hücuma kalkma emri verdi hücum neticesinde beni müstalıklardan on kişi öldürüldü geri kalanları ise esir alındı
ganimet malları bir araya toplandı usulüne göre taksim edildi esirler ise mücahitler arasında bölüştürüldü müreysi kuyusu mevkiinde çarpışma vuku bulduğu için bu gaza, müreysi gazası adıyla da zikredilir
peygamber efendimiz mücahitlerle burada birkaç gün istirahat edip beklemeyi uygun bulmuşlardı
işte bu bekleme esnasında hazreç kabilesinden beni amr bin avf’ın müttefiki olan sinan bin veber el-cüneni ile hz. ömer’in beni gıfar’dan ücretle tuttuğu seyisi cahcah arasında kuyu başında bir kavga çıktı
cahcah, yumruk ve tokatlarla sinan’ın yüzünü kanlar içinde bıraktı sinan ise feryadı basıp yetişin muhacirler, neredesiniz diye seslendi
feryadları duyan ensarla muhacirler derhal toplandılar kılıçlarını sıyırdılar az kalsın büyük bir fitne kopacak müslümanlar birbirlerine gireceklerdi
o sırada resul-i ekrem efendimiz topluluğun bulunduğu yere geldi cahiliyye insanlarının davası mı güdülüyor nedir bu çığlıklar, bu feryatlar derdiniz nedir diye sordu
bir muhacirin ensardan birini tokatladığı söylenince bırakınız şu cahiliyye adet ve davasını çünkü o, bir murdarlık, bir kötülüktür cahiliyye davasını güden kendini cehenneme atmış olur buyurdu
bu esnada münafıkların reisi abdullah bin übeyy bin selul’un ortaya atıldığı görüldü bu hadise onun için ele geçmez bir fırsattı bunu bahane ederek müslümanların arasını bozabilirdi
nitekim, ey ensar bu muhacirler, sayenizde kuvvet ve şöhrete nail olmuşken şimdi bize böylesine hakaretle muamele ediyorlar diye bağırdı
şeytani bir tavırla kavmine dönerek şöyle dedi bunları şehrinize getirip bir yer verdiniz mal ve erzakınıza ortak yaptınız uğradığınız bu hakaretlere tek sebep yine sizsiniz vallahi, biz medine’ye dönecek olursak en izzetli ve kuvvetli olan en zelil ve en zayıf olanı oradan sürüp çıkarılacaktır arkasından da bir sürü herzeler savurdu
orada bulunan genç sahabi hz. zeyd bin erkam abdullah bin übeyy’in bu sözüne karşı çıktı vallahi, kavminin içinde zelil ve menfur olan ancak sensin muhammed (a.s.m.) Allah tarafından aziz kılınmıştır dedi
derhal durumu peygamberimiz (s.a.v.)e bildireceğini söyledi başmünafık, bu sözler karşısında vaziyet değiştirerek ey kardeşimin oğlu sus vallahi ben şaka yapmıştım diyerek münafıklığını ortaya koydu
hz. zeyd bin erkam susmadı abdullah bin übeyy’den işittiklerini olduğu gibi gelip efendimize haber verdi efendimizin rengi birden değişti her şeye rağmen meseleyi tahkik etmeyi uygun buldu
hz. zeyd’e, sakın, ibni übeyy’e karşı kin ve düşmanlığından dolayı bunu söylemiş olmayasın buyurdu hz. zeyd (r.a.), hayır…vallahi hayır bunları ondan işittim dedi
resul-i ekrem, tekrar, yanlış duymuş olamaz mısın diye sordu hz. zeyd, aynı şekilde bu sözleri münafıkların reisinden kelimesi kelimesine işittiğine dair ikinci defa Allah adına yemin etti
ensardan bazıları, kendi kavminin efendisi hakkında haksız isnadda bulundun diyerek hz. zeyd bin erkam’ı kınadılar
o sırada hz. ömer, ya resulallah müsaade buyur da şu münafığın boynunu vurayım
resul-i ekrem, bu tekliften memnun kalmadığı gibi cevabı da düşündürücü oldu eğer, ben onun öldürülmesine müsaade edersem medine eşrafından bir çoğunun gönlüne korku ve endişe düşer
işin içyüzünü bilmeyen halk muhammed ashabını öldürüyor diye konuşmaya başladıkları zaman durum ne olur biliyor musun
resul-i ekrem efendimiz, günün en sıcak saati olmasına rağmen mücahitlerle derhal medine’ye doğru yola çıkmalarını emretti halbuki, o güne kadar böyle günün en sıcak saatinde yola çıktıkları görülmüş değildi
resul-i ekrem abdullah bin übeyy’i yanına çağırdı bana ulaşmış olan sözleri sen mi söyledin diye sordu başmünafık söylediklerini inkar etti hayır sana kitabı indirmiş olan Allah’a yemin ederim ki, ben o sözlerin hiçbirini söylemedim zeyd, muhakkak bir yalancıdır dedi
peygamber efendimiz mücahitlerin abdullah bin übeyy’in söylediği sözlerle meşgul olmasını istemiyordu bunun için hareket emri verdiği günün sabahına kadar yola devam ettiler böylece resulullah efendimiz, dedikodunun ordu arasında da büyümesine fırsat vermemiş oluyordu
kaderin cilvesi bu; baba übeyy, nifakın reisliğini yaparken oğul Abdullah, islamı fevkalade bir ciddiyet içinde yaşayan halis bir müslümandı
resulullah ve müslümanlara hakaret eden babasının başını kesecek kadar inançlıydı resul-i ekrem bu kahraman sahabiyi şöyle teselli etti ey Abdullah babanı öldürmeyi istemedim hiç kimseyi de onu öldürmekle vazifelendirmedim aramızda yaşadıkça ona iyi davranınız
islam ordusu medine’ye yaklaşmıştı akik denilen vadide hz. abdullah atından indi babası abdullah bin übeyy’in önünü kesti devesini ıhdırıp çöktürdü izzet ve kuvvetin Allah ve resulüne ait olduğunu söylemedikçe seni asla bırakmayacağım dedi
başmünafık birden şaşkına döndü. oğlu abdullah bunu nasıl yapabilirdi iman etmiş gibi görünen münafık elbette gerçek bir imanın insana neler yaptırabileceğini bilemezdi
izzet ve şerefin Allah ve resulüne ait olduğunu burada itiraf ve ikrar etmezsen, boynunu vururum dedi başmünafık, hz. abdullah’ın sözlerinde kararlı olduğunu anlayınca mecburen
ben, şahadet ederim ki, izzet ve kuvvet Allah’a, resulüne ve mü’minlere aittir dedi
hadiseyi duyan resul-i ekrem hz. abdullah’a, Allah, seni, resülünden ve mü’minlerden dolayı hayırla mükafatlandırsın diyerek dua etti babasını serbest bırakmasını da kendisine emretti
resul-i ekrem efendimiz, yirmi sekiz gün sonra ramazan hilali doğduğu zaman ordusuyla medine’ye geri döndü.
bütün bu olup bitenlerden sonra başmünafık abdullah bin übeyy bin selul ile diğer münafıklar hakkında müstakil bir sure nazil oldu surede mealen münafıkların vasıflarından şöyle bahsediliyordu
‘münafıklar sana geldiklerinde şahadet ederiz ki şüphesiz sen Allah’ın resulüsün dediler Allah bilir ki sen elbette O’nun resulüsün münafıkların yalancı olduklarına da Allah şahittir…’
‘onlar yeminlerini bir kalkan olarak kullanıp halkı Allah’ın yolundan saptırdılar bu yaptıkları ne kötü bir şeydir çünkü onlar önce iman etmiş sonra da kafir olmuşlar bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir artık hakkı anlayamazlar…’
‘onları gördüğünde cüsseleri hoşuna gider konuştuklarında sözlerine kulak verirsin onlar elbise giydirilmiş odun gibidir her gürültüyü aleyhlerine sanırlar onlar düşmanın ta kendisidir onlardan sakın Allah onları kahretsin nasıl da haktan yüzleri çevriliyor…’
surenin daha sonraki ayetlerinde abdullah bin übeyy’in sarfettiği sözlerden bahsediliyor ve mealen şöyle deniliyordu
‘onlar, Allah resulünün yanındakilere bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler diyen kimselerdir halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır lakin münafıklar bunu anlayamazlar…’
‘eğer medine’ye dönersek üstün ve şerefli olanlar hor ve hakir olanları oradan çıkaracaktır diyorlar halbuki şeref ve üstünlük Allah’a resulüne ve müminlere aittir lakin münafıklar bunu bilmezler.’
bu ayetler nazil olup münafıkların, yalancıların ta kendileri oldukları haber verilince resul-i ekrem hz. zeyd bin erkam’ı huzuruna çağırdı işte, Allah yolunda kulağıyla vazifesini yerine getirmiş olan genç budur buyurdu
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
son güneş ufuklardan geçmeden şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
son güneş ufuklardan geçmeden şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Münafıklık,insanlığın tenakuz ve düzenini kemirip yok etmeye çalışan bir virüs'tür. Yaratılıştan itibaren insanlık tarihi boyunca var olan bu virüs,halen modern çağları yaşayan insan toplumları için de tehlikesini devam ettiren yıkıcı,bozguncu bir insan figürüdür. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) kendi döneminde bu münafıklık olaylarıyla çokça karşılaşmış.İnsanlığa Yüce Yaradanın emirlerini iletirken müşrikler arasında çok bulunan bozguncuların,münafıkların tuzak ve desiseleriyle de mücadele etmiştir. Değerli şairim sn.redfer imrenle okudum bu bölümü de...kutlarım,selam ve saygımla,esenlik dilerim.
“Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve bârik ve sellim” Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.
Yaratılıştan itibaren insanlık tarihi boyunca var olan bu virüs,halen modern çağları yaşayan insan toplumları için de tehlikesini devam ettiren yıkıcı,bozguncu bir insan figürüdür.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) kendi döneminde bu münafıklık olaylarıyla çokça karşılaşmış.İnsanlığa Yüce Yaradanın emirlerini iletirken müşrikler arasında çok bulunan bozguncuların,münafıkların tuzak ve desiseleriyle de mücadele etmiştir.
Değerli şairim sn.redfer imrenle okudum bu bölümü de...kutlarım,selam ve saygımla,esenlik dilerim.