Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 52.bölümü
boşansın resül üstüne sel sel, sicim sicim selam selam yağmurları.. ailesi üstüne, arkadaşları ve bağlıları üstüne bir kez daha
yaşasın bir kez daha, o sana en yakın, eli açık, gönlü ipekten yumuşak, içleri pırıl pırıl yolunun uluları
ban ağacının yaprağını, gövdesini titrettikçe tiril tiril bad-ı saba kızgın çöllerde ürperttiği sürece develeri devecinin şarkıları
dünya ona muhtaç onun için değil midir varoluşu yokluktan çıkış bu dünyanın ve öte dünyanın, göze görünür- görünmez yaratıkların acemin, arabın, bölük bölük bütün insanlığın hz.muhammeddir başı bir eşi yoktur onun
öbür peygamberlerden bile hiçbirinin ilmi, keremi onu geçemedi, onunkine ulaşamadı.. ve hepsi umar ve bekler Allah resulunden denizinden bir avuç su yağmurundan bir damla su yollamasını
* peygamber efendimiz, ranuna mevkiinde cuma namazını kıldıktan sonra devesine bindi tekrar yularını boynuna doladı arkasında kimi binekli ,kimi yaya sevinç ve tekbir getirişlerinden adeta yer gök inliyordu
fahr-i alem, devesinin üzerinde ağır ağır ilerliyordu medine içlerine doğru şehrin her tarafını sarmıştı sevinç dalgaları islama merkez olma şerefine erecek bu kudsi şehir sürurundan adeta çalkalanıyordu kainatın efendisini sinesine alışın ona yurt ve hicret yeri olmanın sevincini yaşıyordu
söyledikleri şiirlerle kadınlar, çocuklar bir başka tatlılık katıyorlardı manzaraya dillerinden düşmeyen mısralar şunlardı veda yokuşundan doğdu dolunay bize Allah’a yalvaran oldukça şükretmek gerekir mesut halimize ey bize gönderilen yüce peygamber, sen itaat etmemiz gereken bir emirle geldin bize
etrafa pırıl pırıl nurlar saçan medine halkı resulullahın mübarek yüzünü görmek için dökülmüştü sokaklara çocuklar, bayramlıklarını giymişler neşe ve sevinç içinde oynuyorlardı
evlerinin damından kadınlar yollarda erkekler ona, hoş geldin… diyorlardı muhammed geldi ya muhammed ya resulallah ya Muhammed, ya Muhammed
kalbi ve duygulu tezahürat arasında peygamberimiz (s.a.v.) tevazu ve vakarla müstesna bir eda içinde kasva’nın üstünde yoluna devam ediyordu.
resul-i kibriya ilerlerken, önünden geçtiği her evin sahibi kendisini evinde misafir etme şerefine nail olmak istiyor devesinin yularını tutup ya resulallah, bize buyurun… diyordu
efendimiz , mübarek tebessümleri arasında hayra erin, deveye yol verin ona gideceği yer buyrulmuştur… diye cevap veriyordu o mübarek hayvan da sağa ve sola bakarak kendiliğinden gidiyordu yuları boynuna dolanmış kavsa ilerleyerek malik bin neccaroğullarına ait develerin yanına kadar gitti oradaki boş bir arsaya çöktü
peygamber Efendimiz üzerinden hemen inmedi deve az sonra ayağa kalktı biraz ilerledikten sonra birdenbire geriye döndü ilk çöktüğü yere geldi oraya tekrar çöktü ve artık kalkmadı boynunu ve göğsünü yere uzatarak tatlı tatlı böğürmeye sağa sola debelenmeye başladı
dikkatler kasva’nın üzerine çevrilmişti resul-i ekrem, onun çöktüğü yere mi misafir olacaktı yoksa başka bir yere mi henüz kimsenin bu hususta bilgisi yoktu o sırada neccaroğullarının mini mini masum kız çocukları defler çalarak sevgili efendimize biz neccaroğulları kızlarıyız muhammed’in akrabalığı, komşuluğu ne hoştur
resul-i ekrem, bu masum yavruların samimi duygu ve sevinçlerini gülümseyerek karşıladı beni seviyor musunuz… diye sordu hep bir ağızdan evet, seni seviyoruz, ya resulallah kainatın efendisi Allah biliyor ki, ben de sizi seviyorum Vallahi, ben de sizi seviyorum Vallahi, ben de sizi seviyorum Vallahi, ben de sizi seviyorum…
medineli müslümanlardan her biri fahr-i alemin hanesine şeref vermesini can u gönülden istiyordu hatta bir ara kasva çöktüğü zaman cebbar bin sahr, kaldırmak için ayağıyla ona vurdu
hz. ebu eyyub el-ensari hiddete gelerek şöyle dedi ey cebbar sen benim evimin önünden kaldırmak için ona vurdun resulullahı hak dinle gönderen Allah’a yemin ederim ki islamiyet mani olmasaydı sana kılıçla vururdum
kasva, ikinci sefer çöküp yerinden kalkmayınca peygamber efendimiz inşallah menzilimiz burasıdır… buyurarak indi böylece, islam ve cihan tarihinin kaydettiği en parlak hadiselerden hicret-i muhammediye bu inişle sona eriyordu
müslümanlar merak ve heyecan içinde bekliyorlardı acaba kainatın medar-ı iftiharı olan resul-i kibriya kimin evini şereflendirecekti hepsinin göz ve gönüllerinde sevinç dalga dalgaydı bu sevince kainatın efendisini evlerinde misafir etmek şerefini katmak istiyorlardı
peygamber efendimiz etrafını saranlara, akrabalarımızdan hangisinin evi buraya daha yakındır… ebu eyyub el-ensari hazretleri , sevinç ve heyecanla ortaya atıldı ileri ya nebiyyallah benim evim daha yakındır işte şu evim, şu da kapısı müsaade buyurursanız, devenizin üzerindekileri oraya taşıyayım
kasvanın yükünü indirip palanını soydu ve evine taşıdı peygamber efendimiz de, kişi bineğinin ve ağırlığının yanında bulunur. gidin, bizi kabul için yer hazırlayın
hz. eyyub el-ensari, derhal gidip hazırladı evini gelip efendimize, ya resulallah…ikinize de yer hazırladım Allah’ın bereketi ile ikiniz de yerinize buyurunuz
sevgi tezahürleri arasında resul-i ekrem kalkıp ebu eyyub el ensarinin hanesine gitti böylece kainatın efendisini ağırlama eşsiz şerefi nasip oldu bu aziz sahabiye
fahr-i alem’in medine’ye teşrifiyle vatanlarından ayrı düşüp de gönülleri mahzun olan muhacirlere taze kan geldi ensarın yüzü ve gönlü sürura gark oldu sevinçten çalkalandı medine adeta bir bayram havasına büründü
o zaman henüz bir çocuk olan ensardan enes bin malik şu sözlerle o günün azamet ve parlaklığını anlatmak ister ben, resalullahın (a.s.m.) medine’ye girdiği günden daha güzel parlak ve daha azametli hiçbir gün görmedim
hz. eyyub el-ensari hazretleri der ki resulullah, evime şeref verdiği zaman alt kata inmişti ben ve zevcem ümmü eyyub yukarı katta bulunuyorduk anam, babam, sana feda olsun, ya resulallah ben, benim yukarıda olmamı, senin ise alt katta bulunmanı hoş görmüyorum. bu durum bana çok ağır geliyor sen yukarı çık, orada bulun biz de aşağı inelim, orada oturalım
resulullah ya eba eyyub…evin alt katında bulunmamız bize daha uygun ve münasiptir… ve alt katta oturdu. biz de meskende onun üstünde bulunuyorduk o sırada içinde su bulunan testimiz kırıldı resulullahın üzerine damlayıp onu rahatsız etmesinden çekinerek zevcemle tek örtüneceğimiz kadife yorganımızı hemen suyun üzerine bastırdık
resul-i kibriya fazla ziyaretçi geleceği onlarla rahat görüşüp konuşabilmek için alt katta kalmayı münasip görmüştü büyük iman sahibi hz. ebu eyyub ve zevcesinin gönlü bir türlü rahat etmiyordu fahr-i alem alt katta, bizler üst katta, bu nasıl olur düşüncesiyle bundan son derece sıkılıyorlardı
ya nebiyyallah ben yukarıda, siz aşağıda olmaz bunun üzerine resul-i kibriya üst kata ebu eyyub ve zevcesi alt kata taşındılar
efendimiz, bu mütevazı evde tam yedi ay ikamet buyurdu medineli müslümanlar, bu zaman zarfında bu eve yemekler taşımada efendimizin ihtiyaçlarını yerine getirmede birbirleriyle yarıştılar adeta
yine bir gece soğanlı ve sarımsaklı bir yemek yapıp göndermişlerdi resulullah yemeği geri çevirdi ebu eyyub (r.a.),bunu fark edince üzülerek yanına gitti, ya resulallah… anam, babam sana feda olsun akşam yemeğini niçin geri çevirdin
resulullah, o sebzede bir koku hissettim ondan yemedim ben arkadaşım cebrail’i rahatsız etmek istemem insanı rahatsız eden şeyden, melekler de rahatsız olur…buyurdu
bunun üzerine ya resulallah… yoksa o yemek haram mıdır efendimiz, hayır… ben kokusundan dolayı ondan hoşlanmadım. ebu eyyub hazretleri de senin hoşlanmadığın şeyden ben de hoşlanmam
resul-i kibriya medine`ye hicret ettiklerinde müslümanların kendilerine mahsus bir tarihleri yoktu efendimizin hicretini başlangıç kabul ederek, resulullahın gelişinden bir ay evvel iki ay sonra diye hicri tarih kullanmaya başladılar
hz. ömer, ashabı topladı. onlarla istişare etti hicretin on altıncı yılında bu şuranın müzakereleri neticesinde hz. ali`nin teklifi üzerine ittifak edildi hz. ali (r.a.) sene başı muharrem olsun teklifi kabul gördü.
kamer senesi esas alınıp hicret tarihi başlangıcı oldu müslümanlar kendilerine mahsus bir takvim tanzim ettiler
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
denizinden bir avuç su şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
denizinden bir avuç su şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Maneviyat ikliminin en güzide şekilde yansıdığı dizelerinizi büyük bir beğeni ve imreniyle de okudum. Usta kalemi yürekten kutlarım. En kalbi saygı ve selamlarımla.
yine bir gece soğanlı ve sarımsaklı bir yemek yapıp göndermişlerdi resulullah yemeği geri çevirdi ebu eyyub (r.a.),bunu fark edince üzülerek yanına gitti, ya resulallah… anam, babam sana feda olsun akşam yemeğini niçin geri çevirdin
resulullah, o sebzede bir koku hissettim ondan yemedim ben arkadaşım cebrail’i rahatsız etmek istemem insanı rahatsız eden şeyden, melekler de rahatsız olur…buyurdu
Ne ince bir düşünce... Nahif yürek sesinize gönül dolusu tebrikler hocam. Sonsuz saygılar...
Çok güzeldi,çok çok doğru, sevgi ve iözlem vardı, Hakikat vardı, o çok güzel yüreğine sağlık Üstadım , ders vericiydi,akıcı anlamlı düşündürücüydü kutluyorum Dualarımla selamlarımla Bu yoruma 1 cevap yazılmış.
Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.