Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 53.bölümü
güneş küçük sanılır uzaktan bakılınca göz dayanmaz amma çıplak gözle bakıldı mı insan anlar onun gerçeğini rüyada görsen onu, onun nurdan bakışlarını bu mutluluk sana yeter ömür boyu
o yaratılmışların en iyisi, en güzeli, en hayırlısı.. tüm peygamberlerin gösterdiği mucizeler ondandı, onun nurundandı onun habercisi, onun öncü ışıklarıydı
çünkü o erdemlik güneşi diğer peygamberlerse yıldızlarıydı o yıldızlar ki güneşten aldıklarıyla aydınlatırlar karanlıkları
gel gör ki Rabbim ona neler verdi onu nasıl süsledi ahlakını güzellikle sardı müjdeyle, güler yüzlülükle benek benek noktaladı
onun gerçeğine ermekte cümle alem aciz kaldı uzak aciz kaldı yakın aciz kaldı acz çepçevre sardı dört bir yanı
* resul-i ekremin hicretiyle medine, islam merkezi haline gelmişti medine, mühim şehirlerinden biriydi vadi olan arazisi oldukça genişti vadi tamamen dağlarla çevriliydi
iklimi tatlı, arazisi münbitti havası güzel, suyu serindi ve oldukça boldu yağışı mekke’den fazlaydı hz. resulullahın hicretine kadar şehir yesrib ismiyle anılırdı bu adı, buraya ilk gelip yerleşen yesrib isimli amalikalidan aldı
peygamberimiz bu ismi beğenmedi onu medine diye değiştirdi artık müslümanlar arasında şehir yesrib diye değil medine adıyla anılmaya başlandı bir ara medinetü`n-nebi diye anıldıysa da sonraları sadece medine olarak kaldı
medine`de müslümanlardan başka yahudi ve hıristiyanlar da oturuyordu bu bakımdan nüfusu kalabalık bir şehirdi o zamanki nüfusunun 10 bin civarında olduğu tahmin edilmişti
buradaki müslümanlar evs ve hazreç kabilelerine mensup idiler evs ve hazreç adındaki iki kardeşten üreyip çoğalan bu iki kabile arasında arapların seciyeleri icabı ihtilaflar kavgalar ve çarpışmalar birbirini kovalamıştı
bu muharebelerin sonuncusu buas harbi idi ki, yüz yirmi sene devam etmişti efendimizin medine`ye hicretlerinden beş sene kadar önce son bulmuştu
kanlı muharebede her iki taraftan da en namlı bahadırlar ölmüş veya malul düşmüşlerdi işte ensar böyle perişan bir vaziyette iken resul-i kibriya efendimizin hicreti vuku bulmuştu
hicret-i nebevi ile iki kardeş arasındaki düşmanlık eski uhuvvet ve muhabbetle kayboldu dargınlık ve kırgınlıklar tamamen ortadan kalktı
asırlık düşmanlığın yeni bir uhuvvete dönmesi hiç şüphesiz Cenab-ı Hakkın, sevgili efendimize ihsan ettiği bir armağandı
hz. aişe (r.a.) der ki buas günü, Allah`ın kendi resulü (a.s.m.) için hazırladığı bir gündür ki bu muharebenin neticesi üzerine resulullah (a.s.m.) medine`ye hicret etmişti
öyle ki, hicret sırasında birbirleriyle çarpışmış evs ve hazreç`lerin cemiyetleri dağılmış eşrafı öldürülmüş ve yaralanmıştı
bu perişanlık üzerine Allah, birbirleriyle çarpışıp durmuş ensar`ın islam camiasına girmeleri için bu günü resulüne hazırlamıştı
yahudiler ise üç kabileye mensup idiler beni kaynuka, beni kurayza ve beni nadr şehirde sayıları en az olan hıristiyanlardı bunlar islamın medine`de hızla yayılışı karşısında tahammül edemediler
kısa bir zaman sonra medine`den ayrıldılar uhud savaşında müşrikler safında müslümanlara karşı savaşan bu hıristiyanlar daha sonra bizans`a sığındılar
siyasi hayat itibariyle medine, o sırada ibtidai denecek bir seviyedeydi henüz kabile hayatı yaşanıyordu tıpkı müşrik araplarda olduğu gibi yahudilerde de her kabile müstakil bir topluluk teşkil ediyordu
kendi reislerinden başka hiç bir otorite kabul etmiyorlardı eşitlik mefhumundan uzak bir hayat tarzı hakimdi mesela, güçsüz kabilelere ödenen diyet güçlü ve nüfuzlu kabilelere ödenen diyetin yarısı idi cemiyet hayatı kanunlardan mahrum bulunuyordu
gerektiğinde hakemler seçiliyor bu hakemlerin şahsi kanaat ve görüşlerine göre hüküm ve kararlar veriliyordu okuma yazma bilenlerin sayısı oldukça azdı peygamber efendimiz önünde mühim vazifeler vardı halli gereken çok ağır meseleler kendisini bekliyordu
hz. yusuf`un (a.s.) sülalesinden abdullah bin selam, medine yahudilerinin ileri gelen alimlerinden biriydi büyük bir alim olan babası selam`dan birçok şeylerle birlikte, tevrat`ı ve tefsirini öğrenmişti
babası ahir zamanda gelecek peygamberin sıfat ve alametleriyle yapacağı işleri de kendisine anlatmış eğer, o harun neslinden gelirse, ona tabi olurum yoksa tabi olmam demişti selam, efendimiz henüz medine`ye gelmeden önce vefat etmişti
resul-i kibriya’nın medine`ye gelişini müslümanlara müjdeleyen yahudinin sesini abdullah bin selam da işitmiş kendisini tutamayarak Allahü Ekber deyip tekbir getirmişti
bunu duyan halası, Allah seni umduğuna erdirmesin vallahi, musa peygamberin geleceğini duymuş olsaydın bundan fazlasını yapmazdın diyerek ona çıkışmıştı
abdullah ise, ey hala vallahi, gelen onun kardeşidir o da onun gibi bir peygamberdir demişti bunun üzerine halası yoksa kıyamete yakın gönderileceği bize haber verilen peygamber bu mudur.. diye sormuştu abdullah, evet" cevabını verince öyle ise davranışında haklısın demişti
resul-i kibriya medine`ye teşrif buyurdukları zaman abdullah bin selam da onu görmek için gitmiş efendimizin nurlar saçan mübarek simasını görünce şu simada yalan yok şu yüzde hile olamaz diye kendi kendine söylenmişti
resul-i ekrem efendimiz henüz ebu eyyub el-ensari hazretlerinin evinde misafir kaldığı bir sıradaydı abdullah bin selâm da efendimizi ziyarete geldi ona bir takım sualler sordu tevrat`tan sorduğu suallerine yine tevrat`a uygun cevaplar alınca şehadet getirerek müslüman oldu
abdullah bin selam evine gitti onun daveti ile bütün ev halkı halası da müslüman oldu yahudilerin bazı ileri gelenleri abdullah bin selam`ı türlü türlü desise ve sözlerle müslümanlıktan vazgeçirmeye çalıştılarsa da muvaffak olmadılar
abdullah bin selam`la birlikte bir çok yahudi alimi de samimi olarak islamı kabul edip müslümanlıkta sebat gösterdiler iman etmeyen diğer yahudi alimleri ise, muhammed`e bizim şerlilerimiz tabi oldu eğer hayırlı olsalardı atalarının dinini terk etmezlerdi…diye ileri geri konuşmaya başladılar
bunun üzerine Cenab-ı Hak indirdiği ayet-i kerimede şöyle buyurdu ‘ancak onların hepsi bir değildir. kitap ehlinden dosdoğru bir topluluk vardır ki, geceler boyu Allah`ın ayetlerini okurlar ve namaz kılıp secde ederler.’
müşrikler mekke`de uyguladıkları halkı resul-i ekrem’den uzaklaştırma tarzını burada da tatbik etmek istiyorlardı bu maksatla onu himayeye söz vermiş bulunan ensara üst üste muhtıra mahiyetinde ağır dille yazılmış iki mektup gönderdiler
mektuplarda, ensarın bu himayeden vazgeçmesi isteniyor aksi takdirde başlarına gelecek her türlü hadiseye razı olmaları gerektiğini belirtiyordu kureyş müşriklerinin bu iki muhtırası da medineli müslümanlar üzerinde hiç bir menfi tesir meydana getirmedi
bilakis sert cevaplarla karşılandı böylece mekkeli müşrikler medine`de korku ve tehditle kimseyi hz. resalullahın aleyhine çeviremeyeceklerini de anlamış oluyorlardı
medinelilere gelen bu ihtar mektuplarından peygamber efendimiz de haberdar olmuştu bu sebeple medine devamlı teyakkuz halinde idi her an müşrik saldırısı olabilir ihtimaline binaen resul-i ekrem devamlı ihtiyatlı bulunuyor, müslümanları da dikkatli ve tedbirli olmaya çağırıyordu bu yüzden uyumadıkları geceler bile oluyordu
gerçekten medine`de müslümanların durumu oldukça nazikti çünkü, buraya hicret etmekle müşrik arap kabilelerine boy hedefi olmuşlardı
elbette, bunun karşısında her zaman uyanık bulunmak gerekiyordu müslümanlar en ufak bir gürültü bir seslenişten dolayı hemen bir araya toplanıyorlardı
hatta bir gün, bir ses işitilmişti sesi duyan feryadı basmıştı her haslette zirvede olan resul-i kibriya cesarette de zirve noktadaydı hemen kılıcını kuşanıp, atına atlayarak yanlarına varmış kendilerini teselli ve teskin etmişti
enes bin malik (r.a.) der ki ne zaman bir feryat kopsa resulullahı atla oraya yetişmiş bulurduk
mekkeli müşrikler medineli müslümanları resul-i ekremin himayesinden vazgeçirmek için sadece bu muhtıra mahiyetindeki mektupları göndermekle de kalmamışlardı bazı ekonomik tedbirlere de başvuruyorlardı
medine`deki münafık ve yahudilerden bazılarını elde ederek müslümanlar arasına fitne ve fesat düşürmeyi planlı bir şekilde yürütüyorlardı
medineli müslümanlar resulullahı bağırlarına basmada islamı yaşatmada muhacir müslümanlara her türlü yardımda bulunmada zerre kadar tereddüde kapılmadılar ve geri de durmadılar bilakis daha ciddi ve samimi bir tarzda bu hizmetlerini devam ettirdiler
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
çünkü o erdemlik güneşi şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
çünkü o erdemlik güneşi şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Allah razı olsun peygamberimiz için duygu ve sevgi yoğunluğu içinde anlam ve anlatımı ile çok harika bir gönül sesiydi dost kutlar esenlikler dilerim....
Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.