Gecenin gizemi..Bir kahve molasında dillenen ne çok şey var. Geçiyor gözümün önünden anılar. Neşter vurmak istemem yaralara, içinde ne idüğü belirsiz sorgular. Yağmur ve denize dokunuşu damlaların, sırra kadem basıp karışıyor engine. Kaç acıyı gömmek istedim kimbilir, gecenin zifiri kara rengine. Ruhumda bedenime bir isyan, yan diyor gönül maziye yan. Acılara müptezel kişiliksiz halim, hayat sadece bana mı zalim. Siyah bir perde geceyle aramda olan, bir meşale gibi yorgun gözlerim, karanlığa direnmenin ardında, umutla ebediyete uçuyor, zavallı bir kuşun kanadında. Ne saltanatmış bu; hayat denilen olay, hissettirmeden çekip aldı üzerinde oturduğum tahtı, solgun güllere döndürdü yüzümde ki gül gibi açan bahtı. Sathımda sadece özgürlüğe kucak açmanın bilinci, biraz da insanca yaşamanın sevinci. Geceleri naçar olsam da biraz, yaz be gönül kalemim efkarıda yaz. Efkar olmalı yürekte yanar dağ misali, akmalı lavları beyaz kağıda, inci mercan olmalı sözcükler, Derya’nın dibine vurmalı, nurun ihtişamında dehlizleri aydınlatmalı. Bakmayın dilimin lâl olduğuna, okyanus misali dolduğundandır. İnsanı insan yapan, kendi yalnızlığına yansımasındandır. Ne ekmek ne su istiyor canım, kendi içselliğinde dönüyor kanım. Hep sızılıdır be; hep sızılı sol yanım. Bir sayfa dolusu kelam, herkese her şeye, dilimden düśüyor selam. Ey gönül; sızlayıp durma yeter artık, nedir ki değerimiz? Bir pul bile değildir ederimiz. Varsın olsun be! Hiç bitmesin kederimiz. Gök mavi, deniz mavi, hayat bir direniştir, olmasakta bu yerde bani. Yarın oturacağım derenin kenarına! Meramımı anlatıp akan suyun meramına. Mutlak bulacağız bir ortak yol, o gitmek ister engine, ben karışmak isterim suyun rengine. Her şey hareket halinde, her şey değişken. Çocukluktan kalan öylece duruyor, öyle bir mahzun ki gözlerim, gölgesi yüzüme vuruyor. |