Kıyılara vurmak...
Ketum gözlerim,
ruhum kendi çığlığında korkularına giz. Sessiz bir iç dünya, arayışına meçhul geceler. Her yer yangın yeri, güneşe tükenişte yeşiller. Bir yaz günü hatırası, güneşin çılgınlığında, parlayan nesneler. Her attığım adımda adam olamama dürtüsü, sığmıyor kabına can, yaşamak direnişin öyküsü. Hangi şiirde mânâ bulur kelebek kanatlarındaki güzellik. Hasreti ölüm olan bir yolculuk, saf çığlığında öykünen. Ne özne ne yüklemi barındırıyor cümleler. Kural dışı her şey. Üzüm kütüğünde mutlu, koparilma anı, canhıraş bir feryat. Obur midenin hiç doymayan çağrışımları. Çıkar uğruna kutsala kurban edilen canlar. Egoların gözde biriken iğrenç görünümü. Yine bir yıl dönümü kendi girdabında. Ne idüğü belirsiz haller ruhumda. Kendi kendine gülümseyen, kendine deli. Bir maden kasabasında değerini altınla sınayan insancıklar. Ideallerini düşlere teslim edip, hayallerde boğulma halleri. Çıkar uğruna insanlık ihlâlleri. Üç kuruşa kendini satan nazandenin, yapmacık kıvırtmaları. Aç gözlü sonradan görmelerin bahşiş fırlatmaları. Hangi boyut bu, hangi düzlem üzerinde vefaya heba edilen emekler. Kaç şeytan birikmiş ruhumda, aldanışlarıma mı ağlıyor melekler. Sessizce bir bakış, ufkun zaman çığlığına aldanış. Siren sesleri var kulaklarımda. Oysa zaman trenide hiç rötar yapmadı ya. Uçkun cümleler, rüzgârın hükmünde denizin dalgalarında çırpıyor kendini Denizin öfkesine teslim. Her kıyıya vurmak acı veriyor, Kendi canına müptela duygu selleri. |