HÜKM-Ü KARAKUŞİ İLE...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın HÜKM-Ü KARAKUŞİ NEDİR?
…Şöyle bir tarihi bilgi rivayet edilir: Selahaddin-i Eyyûbi devrinde önemli görevler ifa eden, vezir ve aynı zamanda kadılık da yapan “Bahaüddin Karakuşî” isimli bir devlet adamı varmış. Aynı zamanda Bahaüddin Karakuşî yolsuzlukları ile de ünlüymüş... Karakuşî, kadı olarak sadece yanlış değil, hep abuk sabuk hükümler de verirmiş ve bundan dolayı da Karakuşî’nin verdiği hükümlere de ‘’Hükm-ü Karakuşî’’ denirmiş. Hukukçularımız iyi bilirler, mahkemelerin verdiği abuk sabuk kararlara, ‘’Hükm-ü Karakuşî’’ denir… ‘’Hükm-ü Karakuşî’’ denilen bu safça ve abuk sabuk verilen hükümler aslında, Selahattin Eyyubi’nin veziri Bahaüddin Karakuşî’yi yıpratmak için rakibi Esad bin Memmati tarafından yazılmış "Kitab el Faşuş fi Ahkami Karakuş" isimli uydurma mahkeme kararlarına dayanmaktadır. Dolayısıyla gerçekle hiçbir ilgisi yoktur bu hikâyelerin ve bu hükümlerin… …Fakat gerçekten de Vezir Bahaüddin Karakuşî iyi bir eğitimi olmadığı, devlet yönetiminde tecrübesiz ve garip bir yaratılışa sahip olduğu için zaman zaman keyfi, sert, tuhaf ve yanlış hükümler verirmiş.… …Sonuçta, görelilik kuramı, atom ve kuantum fiziği ile bilimin ve felsefenin kavram yapısının köklü değişikliklere uğradığı bir dünyada, 19. yüzyıldan kalma düşünce kadroları ve gene 19. yüzyıldan kalma hukuk yöntemleriyle “hukuk eylemek” ancak ve ancak ‘’Hükm-ü Karakuşî’’ hükümlerini doğuracaktır. Yasalarla birlikte, zihniyet de değişmelidir…Saygılarımla…
HÜKM-Ü KARAKUŞİ İLE…
Ey ağalar, şanlı beyler, Türk töresi, nice oldu. Evvel, ahir, rezil şeyler, Gün geldi de yüce oldu. Dedem Korkut, öğüdünü, Veren var mı, bu zaman da. Kırk Yiğitle, Kür Şad’ımı, Gören var mı, bu zaman da. Bir garip aleme kaldık, Büyük, küçük, belli değil. Bilmem hayal, düşe daldık, Usta, işin ehli değil. Karakuşi, hükmü ile, Ümmi deli, katip olmuş. Ahraz coşmuş, türkü ile, Kekemeler, hatip olmuş. Aslan teslim etmiş postu, Doyduğuna, razı olmuş. Bilemedim, hasmı, dostu, Hatır, gönül, mazi olmuş. Bozkurt ulur, dağlarımda, Sırtlan, haraç keser olmuş. Zümrüt dallı, bağlarımda, Hınzır gezmiş, beter olmuş. Cahilimiz, ilim satar, Fetva verir, kelam bilmez. Boş meydanda, atar tutar, Söz anlamaz, meram bilmez. İki yüzlü, bu dünyadan, Elbet konan, göçer bir gün. Türk uyanır, bu rüyadan, Elbet safın seçer bir gün. Kum saati, terse döner, Gün gelir de cenk vurulur. Hokkabazın, forsu söner, Biter tufan, sel durulur. Uzun sürmez, sırtlan hükmü, Kurt uyanır, bu gafletten. Ateş olsa, yanar cirmi, Türk’üm çıkar, bu kasvetten. Ulu Türk’üm, yer yarılsa, Gökte düşse üstümüze, Kalleş tuzaklar kurulsa, Bir kurt yeter, sürünüze. Malkoçoğlu, aldırma geç, Desem gönlüm, yol vermiyor. Hakkı değil, güçlüyü seç, Desem kanım el vermiyor… 05/05/2021 Muhittin KOÇ ÜSTATLARDAN.... Suçlu olan güçlü ise Kalbine sor Hakk’tan yana Dinle kulak ver bu sese Kabul edip eğil ona Nice güçlü çekip gitti Hesabını vermek zordur Fitne, nifak ekip gitti Mezarında şimdi kordur ................................. Türkmenoğlu (Şükrü Atay) |
öğüt,sevgi ve iözlem vardı,
Hakikat vardı,
o çok güzel yüreğine sağlık Üstadım ,
ders vericiydi,akıcı anlamlı
düşündürücüydü
kutluyorum Dualarımla selamlarımla